Oğlanlar orta yuvarlakta toplanmışlardı, içlerinden biri bir çimi ayağıyla ezerken, diğerleri sırtüstü uzanmış baldırlarını ovalıyorlardı, kimileri de derin düşüncelere dalmışlardı, acaba haftasonu ilk onbirde oynayabilecekler miydi, yoksa yine yedek kulübesinin yolunu tutup orada paslanacaklar mıydı? Bunların dışında dikkat ettikleri belirli bir şey yoktu. Bundan sonra olacakları sezinlemişlerdi. Kaleci monoloğu ezbere biliyordu, antremandan sonra sık sık toplandıkları, stadyumun hemen karşısındaki "Hayır" isimli meyhanede antrenörün taklidini yapardı. Ötekiler katıla katıla gülerlerdi, en çok da yaşlı stoper. Yıllardan beri hep aynı teraneydi, her antremandan sonra antrenör hepsini fena halde haşlardı. Güneş yanığı tenli, ak saçlı, sert yüz ifadeli bir adamdı. Bir süre onları göz hapsine aldı ve neden sonra konuşmaya başladı.
Siz de biliyorsunuz, futbolla ilgili anektod, kültür, mizah, taşlama yazıları ve felaket haberlerini toplasan buradan aya yol olur. Kulisten çıkartılan dedikodu hikayelerini sadece tiyatronun zehirli dünyasından tanımıyoruz. Futbol üzerine tonlarca bilimsel inceleme yazıldı; bilirkişi raporları, denemeler, alıntılar, aile romanları, anılar, bu harika oyun hakkında neler yazılıp çizilmedi ki! Ancak şunu bilesiniz ki, bu sayısız sözcük ve cümlelerin hiçbiri zerre kadar doğru değildir. Doğru bir gazete makalesi yoktur, doğru bir haber yoktur, hatta seyircilerin bağırarak attıkları laflar bile doğru değildir. Doğru olan tek bir şey yoktur. Yaşlı adam sustu.
Sessizlik öyle can sıkıcıydı ki, stoper hafifçe öksürdü.
Peki o zaman doğru olan nedir hocam? Yan tarafta oturan henüz bıyığı terlememiş küçük forvet ayağa kalktı, genç takımdan büyüklerin arasına daha bugün gönderilmişti. Monoloğu ilk kez dinliyordu. Antrenör şaşkınlıkla kaşını havaya kaldırdı, şimdiye dek hiçkimse ona bunu sormamıştı. Bakışlarını koşu pistine çevirdi, orada yedek takımın yedek sol açığı top saydırma çalışması yapıyordu.
Acı, dedi antrenör ve eğilip bükülmez sağ bacağını sürüklediği -futbol oynadığı dönemden kalma eski bir tekmenin anısı- kendisine özgü sallantılı yürüyüşüyle soyunma odasına gitti.
Güle güle saçlarına ak düşürdüğüm, sert yüz ifadesine kurban olduğum kocaman adam. Güle güle.
Kaynak: Laszlo Darvasi (20083). Santraforun Rüyası (F. Doğan, Çev.) İletişim Yayınları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder