26 Temmuz 2011 Salı

Tour de France 2011

Malum sakatlıktan ötürü bir aydır süren zorunlu istirahatim, henüz ilk haftasında Fenerbahçe'nin başına musallat edilen soruşturmayla beraber çileye dönmüştü. Bu dönemden elimde kalan en güzel şey ise Fransa Bisiklet Turu oldu. Senelerdir uzaktan bakıştığımız Tour de France ile 2011'de sevgili olduk. Spor ansiklopedisi kıvamındaki adam Caner Eler'in katkılarıyla hem öğrenmeye başladım hem de büyük bir keyifle izledim bütün turu.
İnadım inat düsturuyla üzerine geçirdiği sarı mayoyu geri vermemek için direnen Thomas Voeckler'i takdir ettim. Schleck kardeşleri hiç sevmedim. Fenerbahçe ile benzer bir durumu olan ve olası doping cezası CAS (Spor Tahkim Mahkemesi) tarafından turun ardına bırakılarak yarışma şansı tanınan Contador'dan yanaydı gönlüm.
Seyircilerin iyi niyetinden yana şüphem olmamasına karşın sporcuların yanında koşan, onlara dokunmaya çalışan insanları gördükçe yüreğim ağzıma geldi. Bu durumla ilgili bir sınırlama var mı, yoksa da olmalı mı diye kendi kendime tartıştım her tırmanış etabında.
Alpler'de koşulan son etap olan Alpe-d'Huez muhteşem bir mücadeleye sahne oldu. Alberto Contador'un son kozunu oynayarak erken atak yaptığı tırmanış etabında, pek de iyi niyetli olmayan steteskoplu bir seyirciyle fiziksel temas da yaşadı İspanyol. Contador'un ancak üçüncü olabildiği, Schleck kardeşlerden Andy'nin sekizinci bitirdiği etap sonunda, Cadel Evans beşinci olmuş ve ertesi gün koşulacak turun son etabı olan zamana karşı yarıştan önce farkı 57 saniyeye indirmişti. Andy Schleck, zamana karşı etaplarda çok başarılı olmamasına karşın son turda sarı mayoyu vereceğini kimse beklemiyordu. Avustralyalı Evans dışında...
Grenoble zamana karşı etabınında inanılmaz bir süreye imza atan Cadel; 57 saniyelik farkı kapatmakla kalmadı, bir buçuk dakikadan fazla bir fark attı Andy'ye. Sarı mayo ilk kez Avustralya'ya giderken, Evans'a da Champs-Elysees'de (Şanzelize) koşulan keyif etabında kadeh kaldırmak kaldı.

Hiç yorum yok: