26 Nisan 2008 Cumartesi

The Final Old Firm


Pazar gününün tek derbisi Samiyen'de değil. 3 maç ve 2 puan eksiğiyle Celtic Park'a konuk olacak Rangers.Rangers'ın 3 maç eksiğine karşın Celtic yenerse 5 puan öne fırlayacak ve birazcıkta olsa heyacan gelecek İskoç Premier Ligine.Celtic ve Rangers garip bir ligde sezon boyu defalarca karşılaştıkları için bu tarz bir derbi tesadüfü Mart ayının sonunda yaşanmıştı bir kez daha, tarih tekerrurden ibarettir derler; 29 Mart'ta alınan sonuçlar Beşiktaş 1-2 Fenerbahçe ve Rangers 1-0 Celtic .


25 Nisan 2008 Cuma

European Power Rankings


European Power Rankings
1 (1) Manchester United - 23.84
2 (2) Barcelona - 21.52
3 (4) Internazionale - 20.85
4 (3) Liverpool - 20.63
5 (6) Arsenal - 20.57
6 (7) Porto - 20.25
7 (5) Chelsea - 20.23
8 (8) Sevilla - 19.73
9 (9) Roma - 19.09
10 (10) Everton - 18.71
11 (11) Fenerbahce - 18.62
12 (12) Real Madrid - 17.78
13 (13) Bayern Munich - 17.44
14 (16) Milan - 16.84
15 (15) Olympiacos - 16.83
16 (14) Hamburg - 16.65
17 (18) Werder Bremen - 16.47
18 (19) Fiorentina - 16.34
19 (20) Lyon - 16.27
20 (17) Rangers - 16.11

Eurosport'un listesinde Türk temsilcisi Fenerbahçe yerini muhafaza etmiş.Kendi liglerinde ve Avrupa kupası maçlarında aldıkları puanların farklı katsayılar yardımıyla hesabı sonucu ortaya çıkan bu liste şu şekilde hazırlanmakta...
Katsayılar:
İngiltere, İspanya, İtalya Ligleri = 5
Almanya, Portekiz, Fransa Ligleri = 4.5
Diğerler Milli Ligler = 4
UEFA Kupası = 4
Şampiyonlar Ligi = 5

Örneğin Fenerbahçe Turkcell Süper Lig'de 31 maçta topladığı 70 puan karşılığında maç başına ortalama 2.258 puan ve 2.258*4(Milli Lig Katsayısı) = 9.032 puan ; Şampiyonlar Liginde ise eleme maçları dahil oynadığı toplam 12 maçta topladığı 23 puan ve maç başına 1.916 ortalamasının şampiyonlar ligi katsayısı 5 ile çarpılması sonucunda 9.583 puan kazanmıştır.
Bu iki puan türünün toplamı ise 9.032+9.583 =18.615 olarak listede mevcuttur.

PS:İngiltere,İspanya,İtalya,Almanya,Fransa ve hatta Portekiz liginin katsayısının UEFA kupasından fazla olması oldukça dikkat çeken bir husus.

23 Nisan 2008 Çarşamba

Petr Čechlsea


O dünyanın en iyi kalecisi;rakip forvete gol vuruşunu sorgulatırken,büyüyerek gelip gole izin vermeyen bir dev.Kuyt üzerine vurdu,Gerrard'ın ayağına tam oturmadı gibi bahaneleri boşa çıkaran işte Petr Čech'in rakip oyuncaya yaşattığı tereddüt kanımca.Maçın kırılma noktalarında ikinci gole izin vermeyip takımını oyunda tuttu,uzatma dakikalarında Riise'nin 6 pas içerisinden manasız kafa vuruşuyla kendi kalesine attığı gol sayesinde Stamford Bridge'e Chelsea avantajlı döndü.Gol hakemin gösterdiği uzatma dakikaları tamamlandıktan 5-10 sn sonra gelince canım yurdumda son haftalarda büyük usta Hıncal Uluç'un önderliğinde sürmekte olan uzatma dakikaları polemiği canlandı zihnimde.Ecnebiler bu konuya ilişkin amiyane tabirle ağlamışlar mı(aman büyük usta duymasın) acaba diye biraz tarayınca İspanyol hoca Rafa Benitez'in maçın yönetimiyle ilgili genel şikayetlerin yanında ilk yarının 1 dk ,ikinci yarının ise 4 dk uzatılması üzerinde durduğu ancak neden 15 sn 13 salise geçtide hakem maçı bitirmedi şeklinde saçma bir yorum yapmadığını gördüm.Evet Chelsea çirkin futbol oynuyor,Fenerbahçe'yide bu sistemle elediler ancak unutulmaması gereken savunma futbolun çok önemli bir parçası.Kadronda dünyanın en iyi kalecisi , üst düzey 3 stoper,2 bek,sayamadığım kadar çok sayıda muhteşem ön libero(Demirkol'un tabiriyle Çapa) ve Drogban varsa ilerde kimsenin bu takımın maçı soğutan,birşey oynamıyor gibi görünürken muhteşem savunma üzerine kurulu bu sistemini unutmaması gerekiyor.Yarı finalin ikinci maçı, ve Moskova'daki final için benim favorim Chelsea.

Parreira yine kovulmuş!


Carlos Alberto Parreira 95-96 sezonun ardından takımı şampiyon yapıpta sözleşmesini yenilemediği vakit güzide Türk Medyasının neredeyse tümü eşinin hastalığının bahane olduğu,Parreira'nın kaçtığı veya Ali Şen tarafından kovulduğu konusunda hemfikir olmuş idi.2010 Dünya Kupası'nın ev sahibi konumundaki Güney Afrika milli takımlar teknik direktörlüğü görevinden bir kez daha eşini gerekçe göstererek istifa etmiş.İstifanın ardından Parreira 36 yıllık evlilikten sonra karısının ve ailesinin ona bu kadar ihtiyacı varken hayır diyemeyeceğini ifade etmiş, Güney Afrika Futbol Federasyonu Başkanı ise "Hocanın büyük bir aile çıkmazı var,eşinin durumu gittikçe kötüleşiyor." diyerek destek olmuş.Kim bilir,belki gün gelir bizde Güney Afrika kadar ileri bir medeniyet haline gelebiliriz.

20 Nisan 2008 Pazar

"Pazar'ın Ertesi" # 2

Beşiktaş Kulübü Başkanı Süleyman Seba, geçenlerde bir gazete söyleşisinde, "Ben milyarı görmedim ve cebimde hiç taşımadım" demiş. Çocukluğunu ve ilk gençliğini Trakya'nın İstanbul'unda İkinci Dünya Savaşı'nı her an patlayacak bir namlu altında geçiren benim neslim, ülkenin paranın değerini çok daha iyi bilirler. Benim 1939 ve 1940 yıllarım Topkapı'nın Pazartekkesi'nde geçti. Gece iyice bastırdığında pasif korunma için mahallenin tüm ışıkları söner, zifiri karanlığı gökyüzündeki tek tük yıldızların zayıf ışığı bozar ve bütün mahalle çocukları bekçiler bizi "bir hava saldırısı" olur diye uyarıncaya kadar saklambaç oynardık. O zaman İstanbul, nüfusu 600 bin, doğası ve denizi mükemmel, fert başına yeşili 13 metrekare olan pırıl pırıl bir şehirdi. Ne gökdeleni vardı, ne caddeler vıcık vıcık arabalı, ne ekonomisi, ne kent kalabalığı bu kadar belirsiz bir kap kaç yumağının elinde idi. Bizim çocukluğumuzda "mor binlik" denen nesne İstanbul'un fakir fakir oturmuş mahallelerinde "işte servet" edası içinde anka kuşu gibi gezer ve konacağı başı kimseye göstermeden İstanbul'u turlardı. Babam sarnıçlı bir Bakırköy kır evinden Pazartekke'de terkosu bulunan bir eve taşındığında şırıl şırıl akan suya bakmış ve devlete ne ödeyeceğiz telaşına kapılmıştı. O zamanlar yeni yeni başlayan apartman yerleşim yerleri ile, bahçe içindeki iki üç katlı kagir binalara sadece tesisat ücreti alınıp su bağlanır ve parasız bir hizmet olarak Terkos Gölü'nün su seviyesi korunurdu. Su da bedava idi İstanbul'da o zamanlar, tertemiz hava da, hayat da... Bizim çocukluğumuzda mahallede "kim paralı kim parasız" diye kimse kimseyi süzmezdi. Ama ekonomik şartlar bugünkü olduğu kadar zalimüstü zalim değildi. Bir kişi çalışır, bütün aileye bakar, çocukları da olabildiğince okuturdu. Biz o zaman çocuk hafızamıza yerleştiği kadarı ile Fenerbahçe kulübünde Şükrü Saraçoğlu başkanlığında yöneticilik yapan 1950 yılından sonra reislik koltuğuna oturan Ali Muhittin Hacı Bekir'i zengin olarak biliyorduk. 1946 yılında politikaya MKP'den giren uçakcı Nuri Demirağ da verdiği kuzulu pilavlı parti yemekleriyle varlıklı edebiyata "hacıağa zengin" sıfatıyla giriyordu. O neslin İstanbul çocukları için tek ibadet futbol oynamaktı. Her semt arsasında her çocuk ya Cihat'ı ya Hakkı'yı ya Gündüz'ü ya Vefalı Kör Galip'i örnek alarak futbol oynar ve parasız büyürdü. İyi oynayanlar Süleyman Seba gibi futbol yaşamına Beşiktaş'ta devam etti. Yığınla renkli futbol günleri geçirdi, bir sürü oyun hatıraları oldu. Unutulmaz dostluklar kazandı. O zamana ait yerli filmdeki İstanbul manzaraları, yahut günlük gazetelerin bazı ilavelerinde yayınlanan o günün semt görüntüleri, bugünkü sancılı ve sıkıntılı İstanbul nesline ne anlatıyor, ne anlatmıyor, bilme olanağımız yok. Ama Süleyman abi futbol oynadığı sürece herşeyi elde etti, bir şeyin yabancısı kaldı, o bir şeyi tanımadan futbolu bıraktı. Türk lirasında milyarı. O milyar Beşiktaş'ta yöneticilik yaparken, umumi kaptanlığa yükselirken Süleyman abinin yanında hiç olmadı. Hatta uzun upuzun başkanlığı bırakmaya hazırlanırken o milyarı göremedi Süleyman Seba...

22 Haziran 1999 (Başkan milyarı hiç görmedi)

"Avrupa Daha Zor"

Demiş Milli Takımlar Teknik Direktörü ve gruptaki rakiplerimizle ilgili olarak Portekiz ve Çek Cumhuriyeti’ni nasıl değerlendiriyorsunuz sorusuna “Portekiz 4 yıl önce Avrupa Şampiyonası finalindeydi. Çek Cumhuriyeti de büyük turnuvaların müdavimi. Birçok kişi, Fransa, İtalya ya da Almanya’nın grupta olmaması halinde, durumun otomatikman daha iyi olacağını düşünüyor. Portekiz ve Çek Cumhuriyeti ciddiye alınması gereken rakipler. Zaten zayıf rakiplerle karşılaşmak mümkün değil. Kura öncesi herkes Avusturya’yı istiyordu. Ancak son yaptıkları maçta Hollanda’yı 3-0 yendiler. Hiçbir şey kolay değil."şeklinde cevap vermiş Milliyet spor sayfasında 19.04.2008 'de yayınlanan röpartajında.

6 Şubat 2008 Avusturya 0 – 3 Almanya
26 Mart 2008 Avusturya 3 - 4 Hollanda
27 Mayıs 2008 Avusturya - Nijerya
30 Mayıs 2008 Avusturya - Malta

Yukardaki liste Avusturya'nın oynadığı ve oynayacağı hazırlık maçlarını içermekte.Avusturya'nın görüldüğü üzere 3-0 galip geldiği bir maç yok.Viyana'da Hollanda ile oynadığı maçta ilk 35 dk'da 3-0 öne geçmişlerdi ancak maç 4-3 Hollanda'nın galibiyetiyle bitti.Hoca maçları 35 dk mı izliyor,Milliyet gazetesi röpartajı yanlış mı yayınladı...Yorum sizin.