14 Ağustos 2010 Cumartesi

Tatlıca Şelaleri

Dora'ların minik kuzusu deniz sefası için İstanbul'u terk edince fırsattan istifade Cerciş Murat Paşa Konağı'nın yolunu tuttuk iki hafta önce. Güzel insanlarla yenen lezzetli mezeler ve yapılan keyifli sohbetlerin ardından benim kuzum Türk insanının aklının en iyi çalıştığı yerden yüzünde kocaman bir tebessüm ile masaya döndü ve önümüzdeki haftasonu yakın bir yerlere gitsek ya dedi.

Biz erkekler aval aval bakarken, gurbetteki minik kuzunun annesi sanki bu soruyu bekliyormuşcasına gelişine yanıtladı ve Sinop'a gidelim o zaman, ben ne zamandır gitmek istiyordum, çok güzel şelaler varmış dedi. Sinop neresi, ben kaç kadeh rakı içtim demeye kalmadan, nikah masasında emme basma tulumba misali kafasını sallamakla mükellef şahit misali, erkek oluru alınmış oldu.

Sinop'un 680 km, haftasonunun ise 2 gün olduğu farkedilince planda ufak bir tadilata gidildi ve Cuma gecesinden yola çıkıp Safranbolu'da konaklanıp, ertesi gün Sinop yoluna düşülmeye karar verildi. Düşmek dediysem lafın gelişi olarak algılanmasın. Hükümetin bilmem kaç kilometre bölünmüş yol çalışmasının neredeyse hepsi Safranbolu Sinop arasında olunca, düşe kalka, insanlar dönüş yolunda iken ancak ulaşabildik Tatlıca Şelaleri'ne. 
İlk onunu dünya gözüyle sayabildiğim, kalanların ise her birini final olarak algıladığım, kimi kaynaklara göre 27 bazılarına göre ise toplam 28 adet olan, ama bana sorarsanız niceliğinin hiçbir ehemmiyeti olmayan harika bir doğa güzelliğinin içinde bulduk kendimizi. 
Özellikle benim kuzumun nasıl bitirdiğine hala şaşırdığım parkurun sonunda bizi bekleyen derme çatma bir kulübede içilen ayran ve yenen patateslerle kuvvetlenen bacaklarımız, bu sefer daha uzun ama en azından kuru olan patikadan başladığımız yere geri götürdü bizleri.
Başka bir başlığın altını dolduracak olan Safranbolu ve konakları, yılan gibi kıvrılan dağ yolları, uzaktan da olsa gördüğümüz Boyabat kalesi, Teyzenin Yerinde yediğimiz Sinop mantısı, dumanlı başı ile bulutları delen Ilgaz'ı , çağlayan Tatlıca Şelaleri ve pek tabi sevgili yol arkadaşlarımız çok güzellerdi. Ah bir de şu yol çalışmaları olmasaydı...

Not: Şu haritayı yanınıza almadan sakın ha çıkmayın Anadolu'nun yollarına.