Rahmetli Kazım Kanat kadar takıntılı  olmamakla beraber, futbolculara sadece isimleriyle hitap edilmesi oldum  olası bana da ilginç gelmiştir. Aklımdan geçenleri yazar olduğumdan bu  yana, yaşının niceliğine, kalıbının niteliğine bakmadan spor yapan  insanların atasından yadigar soyadlarını ilave etmekten imtina etmedim.
Ama bahsettiğim Semih ise, nam-ı  diğer "genç" Semih, ya da bana sorarsanız golcü, işte o zaman soyadını  ekleme gereğini duymadım hiçbir zaman. Sanmayın üzerine yapışan genç  sıfatından ektilendiğimi. Yakın hissettiğimden sadece. Kardeşim gibi,  benim kadar Fenerbahçeli, tribünde çubuklu için çarpan kalbimin muadili  sahada onun bedeninde...
Sayın Şentürk, 
İşte bu sebepten kırma benim  kalbimi. Gideceksen yolun açık olsun. Ardından en azından benden kötü  söz işitmeyeceğine emin ol. Ben hala seviyorum Marco'yu ( ismi yetti  onun da farkındaysan) , Şanlı'yı, inanmazsın ama Nobre'yi. 
Beşer doğanın gereği kırılıp  gücenebilirsin başkanına, hocana ya da takım arkadaşlarına. Ama sahaya  çıktığın vakit, eğer o formanın hakkını vermezsen, ve Belözoğlu'nun  üzerine kendi ellerinle giydirirsen hint kumaşını, varsa eğer üzerinde  birazcık hakkım...
Yine de helal olsun.PS: Antalyaspor maçının ilk yarısının 4-0 biteceğini rüyamda görmüş idim ama Fenerbahçe'nin kaptanlık şerefinin bir futbolcunun elinin tersinde kalacağını hayal dahi edemezdim. 5 ay önce yazılmış olan bu yazının kahramanı koşarak uzaklaşıyor çubukludan.
.jpg) 

 

 
 
 
 
