30 Temmuz 2010 Cuma

52,57,75

Cristian Mark Junio Nascimento Oliveira Baroni...

Adamın ismini okumak için harcadığınız vakit, Young Boys maçının ikinci yarısında aynı adamın topla oynadığı vakitten çok daha fazla. On kişi kalan Fenerbahçe kapanmak zorunda kalınca, stoperlerin arasına kendini saklayan Cristian efendi 52,57 ve 75. dakikalarda olmak üzere toplam 3 kez topa dokunurken, kabak rakibine yakın oynamaya çalışırken penaltı yaptıran bizim garibanın başına patladı yine.

Hoşgeldin Selçuk'un katili...

İsviçre Hukuku

Üç senelik Türkiye Cumhuriyeti, Avrupalı’nın birçoğu medeni kanundan bihaberken, mevcut olan medeni kanunları ince eleyip sık dokuyup, İsviçre medeni hukukunda karar kılmıştı. İsviçre’nin medeni kanununu kendi meclisinde kabulü ise haliyle daha eski ve Fenerbahçe’nin resmi kuruluş tarihiyle aynı. Hukuk sistemi konusunda bu kadar tecrübeli İsviçre’li kanun koyucular, dün akşam oynanan oyunu izledilerse eğer, futbolun adaletine hüküm geçiremedikleri için bolca dizlerini dövmüşlerdir.

Maçın neredeyse tamamını Fenerbahçe ceza sahasında geçiren Young Boys, “gençlik” başlarında duman, kaçırdıkça kaçırdılar golleri. Volkan Demirel’in harika kurtarışlarıyla oyunda kalan Fenerbahçe, rakip kaleye ilk ziyaretinde büyük takım taklidi yaparcasına golünü atıp, havasını da attı. Deplasman golü atılıp, tur için avantaj sağlandı sağlanmasına ancak gidişat değişmedi. Genç çocuklar Fenerbahçe kalesini ablukaya aldı ve türküler yakarak gelen gol gecikmedi, skor eşitlendi. Lisanslı olarak bir kez bile topa vurmayan bendeniz, rakibi sırtı dönük alırsam halı sahada, ilk iş olarak kale çizgisini kapatırım. 2001 senesinden bu yana profesyonel olarak futbol oynayan Bekir kardeşim ise çizgiyi açtı sonuna dek, ilk golün ortasını yapacak olan Afrikalı meslektaşına zorluk çıkarmamak adına...

Fenerbahçe taraftarları ve futbolu gerçekten sevenler için akıllarda kalan tek güzellik olan “Şeytan” Stoch (Lakabın esas sahibi kusura kalmasın…) ile başlayan harika akın, genç Slovak oyuncunun tertemiz vuruşuyla ağlarla kavuşunca, Fenerbahçe futbol tanrılarının hatırını bir kez daha sormuş oldu. Rakibin direnci bu sefer düşecek derken, Kazım Kazım kaldığı yerden devam edip, gücün kavuştuğu formayı henüz ilk yarı bitmeden çıkardı koydu kenara. On kişi kalan Fenerbahçe ikinci yarı mecburiyetten yaptığı savunma ile oyunu dengeledi ve kapanan savunma Bilica’ya Sivas günlerini yad etme fırsatı tanıdı. Oluşan şartlar sebebiyle öne çıkan Bilica, yeni transfer Stoch ve çizgisine Lev Yaşin’in ruhunu koyan Volkan Demirel’den ziyade formasının hakkını veren yoktu koskoca Fenerbahçe’de. Rakip ise muazzam bir hücum futbolu ortaya koymasına karşın; hem şanssızlık hem de tecrübesizlikten ötürü beraberlikle yetinmek zorunda kaldı.

Young Boys 2-2 Fenerbahçe

28 Temmuz 2010 Çarşamba

Hazırlık Maçları

Yaş kemale erdiğinden midir, yoksa köy takımlarıyla yapılan hazırlık maçlarını dahi şifrelerin ardına saklayan tüccarların istediği kemali denkleştiremediğimden mi bilinmez ama hazırlık maçı izleyemez oldum son senelerde.

Halbuki Dereağzı günlerinde sarı ile lacivertin ayrıldığı idman maçlarına bile bayılırdım. Atılan her gole sevinir ama sonunda kazanan lacivert takım olursa, kendime bile çaktırmamaya çalıştığım manasız bir mutlulukla Söğütlüçeşme’nin yolunu tutardım. İdman maçlarından bunca keyif alan bir çocuğun, gerçek bir rakibe karşı oynanan hazırlık maçlarına biçtiği değer ortada iken ne değişti diyenlere cevap…

Çocuk aynı çocuk ama oynanan oyun aynı oyun değil sanki.