31 Ekim 2009 Cumartesi

Mehmet Ayan Sıfır


Yukardaki satırların sahibi Ali Ece ve tasvir edilen zat bendeniz olunca beşer olmanın gereği şımarma hakkımı kullanıyorum her anımsayışımda. Hem müzisyen, hem edebiyatçı, hem spor sever hem de spor yazan bir adam tarafından ucundan köşesinden benzetildiğim ve sonrası olmayan Çupi'nin ilelebet kurumayacak mürekkebinin bir zerresi düşseydi keşke defterime.

Futbolu küçültürken, aslında kendilerini cüceleştiren, spor sayfalarının her köşesini, büyümeye çalışan kucak çocuğu misali sözde spor yazarları işgal etmişken kalemiyle ve bütün samimiyetiyle kendi kitlesini oluşturan Beşiktaşlı kardeşimi kendi günlüğümden selamladıktan sonra gelelim Mehmet Ayan'a neden 0 (Sıfır) verdiğime...

Total Futbol ekibinin kanımca en zayıf halkası olan Mehmet Ayan, Mustafa Sapmaz ve Ali Ece önderliğinde 4-4-2 ekibinin ( sanırım Fenerli yok aralarında) hesapsız kitapsız, futbol üzerine sohbetinin içine daha önce burda defalarca eleştirdiğim renkkörü spor medyası mensubu limonunu sıkmayı her seferinde başarıyor.

Son günlerde limonu bol bulmuş olacak, basketbolun üzerinede sıkmaya başladı. Sky Türk'ün basketbol canlı yayınlarında muhtemel yokluktan maç anlatmaya başlayan Ayan gol anlatırcasına her şutu anons ederek hem kendini fazlasıyla yormakta, hem de bizleri...

Hafta içi Partizan-Efes maçını anlatırken niyetlendim vazgeçtim, bugün Fenerbahçe'nin Banvit maçını Nejat Saydam ile anlatırken dinleyince bu sefer niyet ettim basketbolseverlerin rızası için iki satır yazmaya.

Maçın ilk yarısı Banvit'in o ana dek attığı 35 sayının 14'ünü Lance Williams kaydetmiş. Mehmet Ayan matematik dehasını göstermek ve oynanan oyunu bilmediği için seyirciyi rakamlara boğmak adına "Williams, Banvit sayılarının yaklaşık %41'ini atmış şu ana dek." buyurdu. Haksız sayılmaz aslında bir yaklaşık sonuçla 7 puan kazanabilirdi bir kelime bir işlemde yarışsa idi.

İlk yarının son hücumunda Banvit'li Chuck Davis bildiğin bir,iki, üç adım attıktan sonra turnikeyi bıraktı ve sayı verildi. Futbol alışkanlığından kalma olsa gerek her pozisyona biliyormuşcasına bir kez daha tekrarını izleyelim şeklinde yaklaşan Ayan, pozisyonu izledikten sonra büyük ihtimalle çözemediğinden "Mmmmm... Hmmm,yani,..Hakemin kararına saygılı olmak lazım vs..." mealinde şeyler söyeleyerek iki paragraf önce bahsettiğim renkörü medya mensubu olmanın hakkını verdiği sırada, Ayan beyan steps olan pozisyon için yorumcu Nejat Saydam'ın elini kolunu bağlamış ve o adamcağızda Mehmet Ayan kardeşini ezmemek adına sesinin en düşük tonunda "..bir adım fazla atmış sanki Mehmet..." diyebildi ancak.

Basketbolu bilmeden o mikrofonun başına geçerken gösterdiği cesaretin adına varın siz karar verin. İsterseniz medeni cesaretini takdir edin, isterseniz cahil cesaretini eleştirin. Ancak benim tek gördüğüm, Sky Türk'ün tez vakitte en azından kuralları bilen bir spor severi o koltuğa oturtması gereğidir.

29 Ekim 2009 Perşembe

PFDK Kararları

Bunca adam tutamaz ise küçük enişteyi kabak Brezilyalı'nın başına patlar. Avukat efendide haklı, Türk futbolunun en büyük yeteneği, hormonlu Messi'ye ceza verecek halleri yoktu elbet...

Bakmayın siz serzenişlerime, şu istatistiklere, ya da bu resimlere. Madem bu işin hal yolunu arıyoruz hep beraber ve madem ki bu işler bundan sonra böyle, varsın emsal olsun bu kararlar...

Bundan sonra bakalım haftada kaç stad kapanacak ve kaç futbolcuya televizyon görüntülerine bakılarak ceza verilecek.
1- FENERBAHÇE SPOR Kulübünün, 25.10.2009 tarihinde oynanan FENERBAHÇE - GALATASARAY A.Ş. Turkcell Süper Lig futbol müsabakasında, taraftarlarının neden olduğu saha olayları nedeniyle takdiren 2 RESMİ MÜSABAKAYI KENDİ SAHASINDA SEYİRCİSİZ OYNAMA CEZASI ile cezalandırılmasına,

Aynı müsabakada FENERBAHÇE SPOR Kulübü sporcusu FABIO ALVES DA SILVA BILICA'nın, rakip takım oyuncusuna yönelik kuraldışı hareketi nedeniyle takdiren 3 RESMİ MÜSABAKADAN MEN CEZASI ile cezalandırılmasına,

2- GALATASARAY A.Ş.'nin, 25.10.2009 tarihinde oynanan FENERBAHÇE - GALATASARAY A.Ş. Turkcell Süper Lig futbol müsabakasında, taraftarlarının neden olduğu saha olayları nedeniyle takdiren 15.000.-TL PARA CEZASI ile cezalandırılmasına,

Aynı müsabakada GALATASARAY A.Ş.'nin, müsabaka sonrasında yapılan basın toplantısına futbolcu katılımını sağlayamamasından dolayı talimatlara aykırılık nedeniyle takdiren 5.000.- TL PARA CEZASI ile cezalandırılmasına,

Cezaların birleştirilmesi suretiyle GALATASARAY A.Ş.'nin, toplam 20.000.- TL PARA CEZASI ile cezalandırılmasına,

Aynı müsabakada GALATASARAY A.Ş. sporcusu ABDEL KADER KEİTA'nın, rakip takım oyuncusuna yönelik kural dışı hareketi nedeniyle takdiren 3 RESMİ MÜSABAKADAN MEN CEZASI ile cezalandırılmasına,

Karar verilmiştir.

Av. Mehmet Reşat BOSTAN

PFDK Başkanı

45 Saniyeliğine Kahraman Olmak...

İstanbullu öldün sen!
Sevgilin var mı İstanbullu?
Var komutanım.
Yok artık,hayırlısıysa başka biriyle evlenecek artık...
Öldün oğlum sen, öldün!



Hafta içi yaratılacak ilk fırsat nefes için olacak demiş idim fikrine değer verdiğim bir arkadaşa. O fırsatı dün akşam bulabildik biricik kuzuyla. Hassas bir konunun muhteşem işlendiği, almak isteyene harika mesajlar veren film son yıllarda izlediğim en iyi sinema filmlerinden biri. Bunun bir Türk filmi olması ayrıca mutluluk verici ve benim gibi Türk sinemasına karşı önyargıları olan insanların kati suretle görmesi gereken belge niteliğinde bir yapıt.

28 Ekim 2009 Çarşamba

" Pazar'ın Ertesi" # 16


Mağlubiyetin hüznü ve röportajın GsTv'nin yönlendirmesi altında yapılmasından ötürü bu seferlik görmezlikten geldim ben Surinamlı'nın açıklamalarını. Hala İslam Baba'dan okuduklarımla hatırlamak istiyorum "kadife ayakkabılı adamı".
Müzikle futbol arasında bir romantik duygu bağı kuranlar, dünya müziğinde "kadife ses" diye adlandırdıkları Nat King Cole'a karşılık, Frank Rijkaard'a da, " kadife ayakkabılı adam" derlerdi, stad arenalarında.
Son 20 yılın dünyadaki tereddütsüz en büyük orta saha oyuncusu olan, Ajax çıkışlı ve Ajax bitişli Frank Rijkaard, "total futbol" için gereken yeterli ve uyumlu fiziği dimağı, üstüne üstlük müthiş tekniği ile, ölümsüz ses Nat King Cole'a galat futbol aleminde, "kadife ayakkabılı adam" diye anılacaktı.
Geride kalan Çarşamba gecesi Viyana'da Hannapi Stadında Milan'ı yenerek Süper Kupayı Hollanda'ya götüren Ajax, dev oyuncusu Frank Rijkaard'a futbol yaşamı boyunca 22.nci şampiyonluğunu veriyor ve kendidisini "jübile ticareti"nin çok ötesinde, benzersiz bir şerefle, stadların içinden stadların dışına uğurluyordu.

***

Surinam'dan gelip Amsterdam'a yerleşen fakir bir ailenin çocuğu olan Frank Rijkaard, alt yapısından yetiştiği Ajax'ın kısa zamanda gözdelerinden biri olmuş, ama ünlü teknik direktör Cruyff'la girdiği "takım ve lider" konusundaki polemiğe yenik düşerek, satış listesine konmuştu.
Frank Rijkaard'ın Sporting Lizbon'la Protekiz ve Real Zaragıza ile İspanya denemesi, tam bir hayal kırıklığı yaratarak sonuçlanmış ve Surinamlı, "Hollanda dışındaki futbol denizlerinde seyrederken" sağlıklı rotalar tutamamış, yanlış fırtınalara ve anaforlara girerek, her keresinde kayalara çarpmıştır.
Bu içine kapanık, bu romantik bu topu çimene şiir dizeleri gibi dökmeye alışık ten rengi çikolata olan bu dev adam, "futbolunu kefene sarmaya hazırlandığı bir dönemde" yani 1988 yılında teknik direktör Rinus Michel'den bir "ulusal davet" alıyor ve ülkesinin forması ile Hollanda, Almanya'da Avrupa milletler kupası şampiyonu olurken, o da Frank Rijkaard olarak harikalar yaratıyordu, bu turnuvada...

***

Frank Rijkaard'ın futbolda bir "süper star" olarak yarışması, 1988 yılında transfer olduğu İtalyan Milan takımında 5 yıl, büyük başarılarla sürecek ve 1993'te noktalanacaktı.
Frank Rijkaard diğer iki Hollandalı takım arkadaşı Gullit ve Van Basten'le birlikte, Milan'a tarihinin en parlak dönemini yaşatırken, takımın başkanına teknik direktörüne tribünlerdeki büyük Milan taraftar yığınlarına hep aynı lafı söyletmiştir.
"Frank Rijkaard olmasa, ne Van Basten ne Gullit olurdu".
Dünyanın en zor eziyetli ve sert ligi İtalya'da, Frank Rijkaard 5 yıl bir "Hollanda tayı" gibi dolaştı.
1.86'ya varan boyu, müthiş esnek ve supleks vücudu, muhteşem tekniği ve tüm sahadakifutbolu algılayan beyni ile Frank Rijkaard, 5 yıl boyunca lideri ve kralı oldu Milan'ın...
Taktik önleme ve yaratmanın buluşcusu olan Frank Rijkaard, hem iki Hollandalı arkadaşını hem Milan'ı 5 yıl üst düzeyde oynatan gizli bir makina oldu, ofans ve defansın en zor görevlerinde bulundu, hem de Van Basten ve Gullit acılı İtalya liginde birer "İnsan hurdası" olurken, kendisi sakatlanmayı tanımayan bir zerafet içinde, İtalya çimlerinde dolaşmayı sürdürdü.
1993'te İtalyan futbolcuların kulislerinden bıkıp, çok küçük bir para ile doğduğu Ajax'a geri dönünce, çizmede büyük bir şey oldu.
Bunun adına "Milan efsanesinin çöküşü" diyorlardı,futbol eksperleri...
Çünkü Rijkaard, o sahalarda kazandığı deyimi ile, "kadife ayakkabılı adam" geride kalan Çarşamba gecesi Viyana'nın Hannapi stadında futbola veda ederken, ellerinin arasında Avrupa'nın en anlamı ve büyük kupasını taşıyordu, Ajax'la birlikte...
Hep böyle bırakmışlardır futbolu, dünyanın en büyükleri...

30 Mayıs 1996 (Rijkaard Diye Biri...)

Yaz Deftere...

İşimize geldiği gibi ağız okuyup, istediğimiz görüntüleri seçip gösterme hakkımız baki ise bende böyle çözdüm eloğlunun şifresini.

Ama böyle çağırmasın "Ordinaryüs"'ü, moru tanımaz tanımasına ama parçalıyı gördümü iki tanede o atar yaşına başına bakmaz...
Ver Lefter'e yazsın deftere,
Bitti kalem, doldu defter,
Bu alemde tek kral Lefter

27 Ekim 2009 Salı

Kendi Oyuncusunu Vuran Taraftar



Keita'yı yaraladılar diye yaygara koparanlar izlesinler bir zahmet.Keita'yı yaralayan!!! şişe Galatasaray tribünlerinden çıkmaktadır.

Not:Buradaki görüntüden belli olmuyor o yüzden buradan indirebilirsiniz.

26 Ekim 2009 Pazartesi

... Gezdiren Yesin

Başlık bu adam için...
Şu ülkede ne kadar futbol dilencisi varsa Alex'in sahada attığı her adım için şükretsinler. Ve de dua etsinler, Allah bir erkek evlat versin bu adama ki eşsiz yeteneğini gelecek nesillere taşıma ihtimali olsun.
***
Gelelim derbiye. Son 10 senedir süren galibiyet serisi boyunca, Kadıköy'e gelen Uefa şampiyonu Galatasaray dahil en ofansif kadroya sahip olan Rijkaard'ın takımı duran toptan gelen gol hariç çeyrek pozisyon dahi bulamadı. Daum'un Kazım tercihi sebebiyle savunmanın en uçta başlaması, Emre ve Cristian'ın önde basması, kenar bekleri yaşlı Roberto Carlos ve Gökhan'ın rakip kanat oyuncularına yakın oynaması ve onların önünde oynayan Vederson ve Mehmet Topuz'un kademelerine girmesi Fenerbahçe'nin savunma oyuncularına gerek kalmaksızın kalesini kolayca savunması sağladı.

Rakibin en önemli silahı, Türk futbolunun yeni Hasan Şaş'ı, sahayı enine katetmek konusunda mahir Arda Turan solda başladı, 20. dk'dan sonra sağa geçti, ilk yarıyı ortada bitirdi. İkinci yarı duran toptan gelen golün ortasını yapmasına karşın oyundan alındı. Oynadığı süre boyunca bir kez adam eksiltemedi. Sen Metin Oktay'sın demekle onun kadar futbolcu, hadi futbolculuğu geçtim onun tırnağı kadar güzel insan olabilmek...

Savunmayı yaparken Fenerbahçe, Emre liderliğinde önde basarak kaptığı toplar sayesinde Galatasaray'ın milli olmasına milli ama yetersiz savunma 4'lüsünü çok rahat geçti. Fenerbahçe'nin bayrak adamı Alex'in arka direkte bulduğu golle demoralize olmaya hazır rakibini bozdu ve henüz 15. dk'da maçı Fenerbahçe lehine kanımca tescilledi. Emre'nin muhteşem hamle zamanlamasıyla kazanılan top ve Alex'in bireysel yeteneği sebebiyle penaltıyla sonuçlanan pozisyonun ardından fark 2'ye çıktı. Balta'nın duran toptan bulduğu gol ne Galatasaray'ı umutlandırdı ne de Fenerbahçe'yi endişelendirdi.

Aşırı gerginliğin sonucu beklenen oldu ve Keita değme kickboxculara taş çıkartırcasına attığı yumrukla soyunma odasının yolunu tutunca Fenerbahçe'nin atacağı yeni goller beklenir oldu. İspanyol attı da çoğunluğun gönlünden geçen skor sağlanmış oldu.

Maç Sonucu

Neymiş efendim Keita Carlos'un kanadını koridora çevirirmiş, sözde Messi tek başına takım imiş...

Bırakın bu işleri.

Fenerbahçe 3-1 Galatasaray