5 Mayıs 2011 Perşembe

Minik Fenerli

Santrayla beraber omuz omuza ritüeline bir ‘Fatiha’ geç katılmam dışında, dini vecibeler konusunda pek istikrarlı sayılmam. Ramazan ruhuma iyi gelir ve oruç tutmaktan çok keyif alırım ama hepsi bu. Alnı secdeyi cenazeden cenazeye ancak gören bu adam, geçtiğimiz Cuma ise koşarak gitti camiye.

Şükretmeye gittim. Güzel kuzumun, bana minik bir kuzu yapacağını öğrendiğimden bu yana içim içime sığmıyordu. Hem şükretmek, hem de sağlık dilemek niyetiyle, doktorun embriyo benim ise kuzu dediğim minik canlı için oradaydım. İlk kez Fenerbahçe’yi dahil edemedim duama. Aklıma geldi elbette, ama ortak edemedim bu sefer. Dünyanın merkezinin Fenerbahçe olmadığını idrak etmem bir yana minik kuzunun sanki daha çok ihtiyacı vardı duaya…

Anasının karnında Santos’un Antep’e attığı gole şahit olan minik kuzu, erkek voleybol takımıyla beraber bir de şampiyonluk sığdırdı kendisi kadar minik ömrüne. Hafta sonu ‘güzel kafanın’ golüne sevindi minicik haliyle ama bu bile yeni haftaya huzursuz başlamasına engel olamadı. Minik kuzunun gidesi vardı, bizim ise inanasımız yoktu ama  doğal seleksiyon bilmem kaç milyonuncu kez yine galip geldi dün gece.

Fenerbahçe’nin pabucu iki hafta ancak kalabildi damda.