15 Şubat 2010 Pazartesi

"Rapaic birer birer sıyrılıyor rakiplerinden..."

5 Kasım 2000…

Mustafa Denizli, Fenerbahçe’nin hocası ve rakip Ankaragücü. Takım ilk 10 haftada biri 6 yabancı rezaletinden ötürü hükmen, toplam 2 mağlubiyet ve 1 beraberlik almış. Mustafa Denizli’ye camianın güveni yok ve Aziz Yıldırım’ın kredisi tükendi tükenecek. 41 haftadır lider olamayan Fenerbahçe maça fırtına gibi başladı. Rapaic’in yaptırdığı penaltıyı Andersson attı 1-0 oldu. Harika oynayacağının işaretleri artarak devam eden Milan ortaladı, Andersson indirdi, Baliç Fenerbahçe’nin 2. golünü attı. İlk yarı biterken bir kez daha sahneye çıkan Rapaic bu sefer Mert Meriç’e gol pasını verdi ve devre 3-0 tamamlandı.

Devre arasında televizyonun sesi kısılınca, Kalamış’daki evin içini staddan gelen sesler doldurur oldu. Yaş ortalaması ellinin üzerinde olan Fenerbahçeli ağabeylerim, bir yandan eski günleri yad ederken, diğer taraftan ilk yarısı 3-0 biten ve bana sorsalar harika oynadığını bir nefeste söyleyeceğim takımı, ikinci yarı başlayana dek eleştirdiler. Kafam karışmış ancak henüz 20’li yaşların başında kıdemsiz bir Fenerbahçe taraftarı olarak ağzımı açıp tek kelime dahi etmemiştim. İkinci yarının başıyla beraber Ankaragücü top yapmaya başladı. Bir topu da direkten dönünce homurdanmalar arttı. Rapaic'in direkten dönen serbest vuruşunu Johnson'ın tamamlayarak farkı 4'e çıkarması dahi yetmedi bu serzenişleri dindirmeye.

Duran top dışında ikinci yarı pozisyon bulamamış takım, işte bu sebepten 1 tane yemeyi hak etmiş. Hem yerse maç daha zevkli hale gelir, belki biraz top oynamaya başlarmış Fenerbahçe. Buna benzer ilginç temennilerin ardından Ankaragücü'nün golü gecikmedi. Maç 4-1 oldu ve eski Fenerbahçeliler sevinirken, ben kendimi balkona attım senenin sondan birinci ayında.

'Goool' sesinin ardından 5. gol hatrına girdiğimde içeri, Can Bartu'nun sol ayağı, Cemil 'in durdurulmaz driplingleri ve Ogün'ün City kalesine attığı 2. golden bahsediliyordu...

80'li yılların ortasına kadar Türk futbolunu domine eden, ezeli rakiplerinin ikisinin toplamından fazla şampiyonluk kazanmış takımlarını çıplak gözle izleyen bu insanların, oynanan futboldan niçin bir türlü memnun olmadıklarını seneler sonra anladım. Ancak onların da kabul etmeleri gereken, futbolun o eski oyun olmadığı ve fiziksel mücadelenin kazanmak için artık birincil öncelik olduğudur.

İşte bu sebeplerden dolayı, Fenerbahçe son iki haftada puanlar da yitirse futbolun doğrularını sahaya yansıtmış ,çok iyi mücadele etmiş ve taraftar olarak benim rızamı almıştır. Ama yine de...
...Keşke Can ortalasa, Lefter vursa, Cihat tutsa, maçtan sonra Moda'dan denize girsek, Dr. Brown kankamız olsa ve de sene 1950 olsa...

14 Şubat 2010 Pazar

Gönüllerin Puan Durumu

İki puan durumundan üstteki Türkiye Basketbol Ligleri resmi web sitesinden, alttaki ise Galatasaray Spor Kulübü resmi internet sitesinden alındı. Benim 13. haftada farkına vardığım ve üzerine tek bir cümle kurduğum "hata" her geçen hafta tekrarlanıyor.

Fenerbahçe Ülker'in 19. haftanın ardından şu ana dek resmi olarak 3 mağlubiyeti var. Bu şerefli galibiyetlerin sahipleri de Efes Pilsen, Karşıyaka ve Banvit. Ancak alttaki puan durumunda, Fenerbahçe için 4 mağlubiyet uygun görülmüş ezeli rakibin resmi site editörleri tarafından.

Galatasaray CC, 5. haftada ortaya çıkan forma skandalının ardından tonla cezaya çarptırılımış,  ülke sathında kimsenin ellerine su dökemeyeceği harika lobileriyle arınıp pürü pak olmuş, sadece ilk 5 maçtan kalma hükmen mağlubiyet cezaları kalmıştı. Erdemir, Oyak Renault ve Fenerbahçe maçlarını sahada kazandıklarını ancak masa başında kaybettiklerinin altını çizmek ve hala mazlumu oynamak adına bu takımların mağlubiyet hanelerine sistemli olarak birer maç fazla yazmaktalar.

Arife günü oruç yiyenin bayram günü yüzü kara çıkar demiş demesine atalarımız ama ülke öyle bir hal aldı ki , yalan söyleyenin yanına kar kalır, bize de bok yemek düşer.
  
KAYNAK