22 Temmuz 2011 Cuma

Linçe Linçle Karşılık

Genelleme yaparken kanatlarınıza demir ağırlık takmanız gerekir gibi bir cümle var zihnimin kuytularında. Kim söylemişti ya da tam olarak böyle miydi diye sorsanız verecek cevabım yok ama anlatmak istediğini biliyorum. Belirli bir küme ya da sınıfın sınırlı bir parçasından edinilen tecrübelere dayanarak tümü üzerine bir yargı ileri sürecekseniz eğer çok dikkatli olmanız gerekir.

Bu bilgiler ışığında ve büyük bir dikkatle, lafı hiç gevelemeden varılması gereken tek yargı var. Ülkenin iletişim araçlarını oluşturan ve adına medya denen bu kümenin tamamına yakını satılmış.

Fenerbahçe taraftarı, haftalardır "cemaat" ve hükümete olan protestolarını yüksek sesle dillendiriyor. Başkan sorgu işkencesi çekerken adliyenin önünde, tutuklandığı gün ise Bağdat Caddesi'nde tepkiler okyanus ötesine şu şekilde gönderiliyordu: "Fethullah'ın itleri yıldıramaz bizleri!". Sadece bu kadarla da sınırlı kalmıyordu. Her iki seçmenden birinin oyunu kime verdiği gerçeği taptazeyken, "Hükümet istifa!" sesleri Suadiye'den çıkıp Kızıltoprak'a ulaşıyordu. Duyan, bilen ya da göreniniz oldu mu bu haykırışları? Yayın yasağı da yoktu halbuki. Aynı binler(belki on binler) köprü yolunu kapatıp, ülke tarihinin en büyük toplumsal hareketlerinden birini gerçekleştirirken de haberimiz olmadı. Sosyal medya olmasa üzerini bile kapatacaklardı belki de.

İşine geleni yazan, gelmeyeni görüntülemeyen, hamileri tarafından verilen görevleri ifa etmek için her türlü ahlaksızlığa prim veren o "medya", dün akşam Fenerbahçe'nin davetsiz misafiriydi. Haftalardır sürdürdükleri psikolojik linçi yerinde tespit etmek için, adını İslam Çupi'den alan basın tribününe kuruldular ama artık orada istenmiyorlardı. Taraftar tepkileri karşısında tribünü terk etmek zorunda kalınca, haftalardır yaptıkları tonla ahlaksızlığı unutup (yn: Büyük bir dikkatle genelleme yapıyorum.), maruz kaldıkları muameleden ötürü şikayet bile ettiler. Hiç utanmadan.

18 Temmuz 2011 Pazartesi

Dalga dalga...

Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı, minik torunuyla Pazar kahvaltısı yapmak için uyandığı gün gözaltına alındı ve üzerinden tam 15 gün geçti. Gözaltına alındığı günün ertesi günü medya tarafından yargılandı ve hem başkanı olduğu kulüp hem de kendisi hüküm giydi. Üçüncü gün teamül dışı uygulamalardan bir diğerine sahne oldu. Emniyet Müdürlüğü, savcılık soruşturması tamamlanmadan kararını kamuoyuyla paylaşmakla kalmadı, gözaltı görüntülerini kurgulayarak yaratılmak istenen algıya yardımcı olması için 'Fenerbahçe medyasına' servis ettirdi. Bu algı öyle bir hal aldı ki, birçok Fenerbahçe taraftarı da bu soruşturmanın siyasal boyutunu sorgulamak yerine "Adaletin kestiği parmak acımaz..." teslimiyetine farkında olmadan kapılmaya başladı.

Kurgulanan ilk dalga tam da planlandığı gibi ilerliyordu. Türkiye Futbol Federasyonu derhal çözmeliydi bu sorunu. Kangren olan uzuv kesilmeli ve Türk futbolu tertemiz hale gelmeliydi. Deliller net, şikeciler belli ve Emenike'nin para sayarken görüntüleri varken beklemeye ne gerek vardı? Ama başkanın sağlık durumu izin vermedi. Tez canlı adalet savaşcıların iyi niyetli parmak kesme eylemi sekteye uğradı. Süreç uzadıkça, bahsedilen deliller ortaya çıkmaz oldu. Para sayan Emenike bile serbest kaldı.

Artık Fenerbahçe taraftarının masaya yumruğunu vurma vakti gelmişti. Yandaş medyanın bütün engelleme çabalarına karşın, binlerce insan önce kazanılan şampiyonluğun asıl sahibi olan oyuncuların yanında aldı soluğu. Onlara siz merak etmeyin dedikten sonra, Bağdat Caddesi'ne aktı on binler. Yürürken atılan sloganlar duyulmasın diye yandaş medya uzaktan izledi bu güzel insanları. Hem büyütülecek bir şey yoktu, "yollar yürüyerek aşınacak" değildi ya...Ama o güzel insanlar hiç kimsenin beklemediğini yaptı. Stadın son durak olacağını sanan istihbarat piri emniyeti de atlatıp, yola devam ettiler. Sahi siz dememiş miydiniz "Durmak yok, yola devam!" diye. Durmadılar onlar da, ta ki pusetlere isabet eden gaz bombalarına çarpana dek.
Ülke tarihinin gördüğü en büyük toplumsal hareketlerden birine imza attı Fenerbahçe taraftarı. Üç beş çapulcudan ibaret tribün gruplarını satın alarak, Fenerbahçe taraftarını kontrol edebileceklerini sananları yanılttı. Öyle kuvvetli vurdu ki yumruğunu masaya, ikinci dalga elzem oldu. Dini imanı para olan zihniyetin hakkını vererek, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nın başına bir iş gelmemesi için ilk dalgayı Pazar sabahına denk getirmişti muhteremler. İkinci dalga ise biraz aceleye geldi. Pazartesi sabahı başladı Fenerbahçe taraftarının gaz alma eylemi. Trabzonspor başkan ve yöneticileri ifadelerine başvurulmaları için davet edildi. Bize de bekleriz temennileriyle beraber, bir kaç günlük yatılı misafirlikleri bitti.

İlk günden itibaren hocadan fetva alarak Fenerbahçe lehine şike yaptığı iddia edilen İbrahim Akın, yanına bir de takım arkadaşı eklenerek, Beşiktaş teknik direktörü ve yöneticileriyle beraber önce emniyete, ardından da cezaevine yollandı. Soruşturmanın merkezi yavaş yavaş Fenerbahçe'den uzaklaşmaya başlamıştı. Bir şeyler yapmak elzem olmuştu ki, manşetlere İbrahim Akın'ın şikeyi itiraf ettiği fısıldandı ve ikinci dalga sahnelenmeye başlandı. İtiraf varken TFF hala neyi bekliyor yakarışları devam ederken, bu haberleri ciddiye alan Beşiktaş Jimnastik Kulübü, oyuncularının kazandığı Türkiye Kupası'nı istemediklerini açıkladı. Beşiktaşlılık duruşu, medyanın yalanlarına aldanmıştı bu sefer. İbrahim Akın'ın avukatı böyle bir itiraf olmadığını açıkladı açıklamasına ancak satır aralarına dikkat edenler bunun farkına varabildi. 

Siyasi destekli yandaş medya süreci bir kez daha tetiklemiş oldu böylece. "TFF bu kararı vermeli artık, Emenike'nin para sayarken görüntüleri kurgulanamadı belki ama İbrahim Akın itiraf etti işte..." diyenlerin yüzü suyu hürmetine Fenerbahçe küme düşsün de bu iş  bitsin!