27 Nisan 2008 Pazar

" Pazar'ın Ertesi" # 3


FUTBOLUMUZUN beşikten mezara kadar ezeli ve ebedi iki rakibi Fenerbahçe ve Galatasaray, tarihleri boyunca sürdürdükleri dostluğa, son yıllarda dinamit koydular.Son yıllarda Türkiye'nin en güzide iki kulübünün oynadığı maçlarda, o eski futbol rekabeti yerine müthiş bir sinir savaşı ve bu gerginliğin ellere iliştirdiği tabanca, her türlü bıçak muşta ve zincirin yere indirdiği ölü hafif ve ağır yaralı vücutları var.Futbolumuz sahaya çıktığı hakemlenip lisanslandığı günden bu ana kadar, o topun en ince sanatını Türkiye'dekilere öğreten Galatasaray ve Fenerbahçe, araya ne girdi ki, son yıllarda bu güzel rekabet dünyalarını barut kan ve sokak savaşcıları ile dolu bir çetin arbede alanına çevirdiler.Eğer Türkiye'de futboldaki savaş bu iki güzide kulüp arasında çıkıyorsa, stadların dışında yarın ne olacağını kimse kestiremez.***Bundan 50 yıl önce İstanbul bir Fenerbahçe Galatasaray maçının oynanmasına hazırlanmaya başladığında, canlılar bundan başka bir heyecanı vücutlarının içine sokmazlardı.Dini ve resmi bayramların dışında bir takvim başlangıcı idi, Galatasaray - Fenerbahçe maçları...İnsanlar sevdiklerini ziyarete gidiyormuşcasına kostümün en yenilerini giyer beyaz gömleğini kravatlar, nüfusu 600 bin olan İstanbul'un bir mahallesinden yola çıkıp stada gelirdi. 4500 ile 5000 kişi o zamanki maç izdihamını anlatır, insanlar "kurtarılmış bölge"ye dönüşen günümüz stadlarına karşılık, o zaman diledikleri yere otururlardı.Fenerbahçe - Galatasaray taraftarı yan yana oturur, kaynana zırıltısı denen aletle nezih espriler iki tarafın renklerini belli ederdi.Maçlar, bırakın "galiz" olanını en "terbiye" sınırını az geçmiş hitaplarla donatılmaz, skor ne olursa olsun, iki kulübün tarafları neşe içinde terkederdi stadı, maç sonunda...***Bu ambiansı bu dostluk ve kardeşlik panoramasını İstanbul'da doğmuş 600 bin kişiden ibaret bir kalabalığın babaları ve çocukları yaratırdı.Şimdi İstanbul'un nüfusu 18 milyon ama, hem ezici ekseriyeti bura doğumlu değil, bura doğumlu olanlar anne baba kökeni olarak, hem de töre olarak taşralı...İstanbul'da oturuyorlar ama, İstanbullu değiller.600 bin İstanbul'lunun yarattığı Galatasaray Fenerbahçe rekabeti ile, 18 milyonluk her ilin insanını barındıran İstanbul'un sahneye koyduğu Fenerbahçe Galatasaray çekişmesi aynı olur mu ?...Birincisinde töreleri ve efendiliği ile salt İstanbul var, ikincisinde ise İstanbul'a çöreklenmiş 18 milyonluk Türkiye var...Bütün doğu ve güney doğudan İstanbul'a gelenler Galatasaray'ı tutuyorsa, öteki illerden sonra İstanbul'a vasıl olanlar Fenerbahçe'ye sempati duyarsa, Türkiye'nin tüm dejenerasyonu, iki kulübün eski akideleri üstüne çöreklenir onları şeker yapar.Şimdi Galatasaray - Fenerbahçe rekabetinin üzerinden o eski İstanbul beyefendiliği ve nezaketi kalkmış, yerine Anadolu vilayetlerinin her şeyi aceleye getiren ivediliği ve bu süratten doğan yanlışlıkları yerleşmiştir.Fenerbahçe - Galatasaray rekabetini günümüzden alıp 600 bin kişilik eski İstanbul'a götürmek mümkün değil...Çünkü o İstanbul öldü, o Galatasaray Fenerbahçe de...

30 Eylül 1997 (O İstanbul öldü, o Fenerbahçe - G.Saray da...)

Hiç yorum yok: