HASAN Şaş, dopingten altı ay ceza yedi. Bu doping olayı polisiye romanlarındaki katil kurgusu gibi epey karışık. Hasan Şaş diyor ki, "Yapmadım". Dediğine inanmak lazım. Tıp diyor ki, "Kanda doping içeren maddeler bulundu". Bütün suç A-ferin isimli gribe iyi gelen, onu yok eden bir ilaçta. Hasan Şaş, tedavi maksadıyla bu ilaçtan alıyor. Tıp diyor ki, "Bu A-ferin denen ilaçta insanı güçlendiren ve sporda haksız rekabeti körükleyen doping var". Hasan Şaş altı ay ceza aldığının üzüntüsü içinde, "Keşke alsaydım" dedi. Fatih Terim ise futbolcusunun hem cehaletine, hem suçsuzluğuna o kadar inanmış ki, "Doping yapana da altı ay ceza, doping yapmayana da altı ceza"dedi. Ben Hasan Şaş'ın bu doping işinin kendi bilgisizliğinden ve doktorun iş bilmez davranışından kaynaklandığına inanıyor ve bu ceza süresini teselli olur diye acele askerliğine karar aldırtmasından dolayı kutluyor ve sabır diliyorum...
Mazide yoktu Türk futbolunun mazisinde doping olayını ortaya çıkaran bulgular ve alet de olmadı, fazla doping olayı da. 1959 - 60 yılında Beşiktaş'ın ilk kez şampiyon olduğu dönemde çok 1 - 0'la kazanılmış maçlar vardı. Hatta teknik direktör Kutik'in meşhur bir sözü vardı, "Un punt iki puan". Beşiktaş'ın sağaçığı Arif halsiz vücudu, yetmeyen nefesi, çok zayıf fiziği ile bu 1 - 0 'lık maçların bütün gollerini atar ve rakip taraftarlar tarafından dopingli olarak yorumlanıp, ismini "ölü Arif"e çıkarırlardı. Türk futbolunun bir numaralı teknik direktörü Gündüz Kılıç'ın Galatasaray'da çalışırken futbolcularını en parlak soyunma odası sözleriyle, hem de ilaçla büyük maçlara hazırladığı söylenirdi. Onun bu konudaki ilaç deposu da futbolcu Ergun'du. Ergun kendisini oyuna daha fazla verdiğini ispat için maçta ayılır bayılır, düşer kalkar ve maçı kurtaran aslan olurdu. Gündüz Kılıç, Talat'ı karşısına alır, nazi pilotlarının başarısını, uçaklarındaki gamalı haç sayısı ile ölçüldüğünü söyler, kaç uçak düşürdüyse onlar gövdesinde resm edilir derdi. Talat maçları form durumu ne olursa olsun aslanlar gibi oynar, soyunma odası söz telkinlerinin yanında Kanzuk Eczanesinin de katkıları olduğu rivayet edilirdi. Gelmiş geçmiş en büyük Lefter, kendi kampını, kendi futbolunu, kendi beslenmesini kendisi ayarlardı. Büyük maçlardan önce kampa girdiğinden, ona yutsun diye verdikleri vitamin haplarını yutmaz, lavaboya atardı. Böylesine has milli ve mahalliydi Lefter Fenerbahçe ve futbolda...
30 Mart 1999 (Hatıralar)
4 Mayıs 2008 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder