Mustafa Denizli teknik direktör olarak Milli Takım'ı 77 yılda ilk defa Avrupa Futbol Şampiyonası finalinde son sekize sokan futbol dahisi oldu. 77 yılda gerek Türk antrenörü ve teknik direktörleri, yabancı futbol adamları böyle bir payenin kıyı ve köşesine uğramamışlarsa, o zaman Mustafa Denizli'nin başarısı daha güzel anlaşılır. Şimdi akla şöyle bir soru gelebilir ülkemiz için... Galatasaray'ın UEFA Kupası şampiyonluğu ile, Milli Takım'ın Avrupa Futbol Şampiyonası'nda son sekize kalışı futbolumuzun ulaştığı devamlı bir standart mıdır, yoksa Fatih Terim ile Mustafa Denizli'nin şahsi top kişiliklerinden doğma bir başarı mıdır ? Avrupa'da 1945 - 55 yılları arasında harikalar yaratan, her maçı rakip için komediye çeviren bir Macaristan, bir Avusturya, bir İsveç, bir Çekoslavakya oyun sahalarından silinip gitmişler. Bir İngiltere, bir Almanya son Avrupa Futbol Şampiyonası'nın elemelerinde boğulmuşlar. Avrupa'nın finale kalan ve kalmayan bütün ülkeleri bana göre futbol oyununda en zayıf ve cılız görüntüleri sunuyorlar top dünyasına... Türkiye bu hay - huy arasında ülkesinin tüm sahalarını çimlemekten öte, futbolda çok köklü bir planlama yapmadan alt ve üst yapıda ciddi bir ıslahat geçirmeden, Fatih Terim'in yönettiği Galatasaray'la UEFA şampiyonluğuna ulaşıyor, Mustafa Denizli'nin yönettiği Milli Takım ise Avrupa Milli Takımlar Şampiyonası'nda son sekize oturuyor. Türk kulüp takımları ve milli ekip bu payeleri derece derece yükselerek sağlamadıkları ve bu başarıları aniden aldığına göre bu artıları Galatasaray ve Türkiye'nin futbol kökleri yerine, iki müstesna futbol teknik direktörleri Fatih Terim ve Mustafa Denizli'nin karizmatik kişiliklerinde aramak daha doğru bir teşhis olacak. Daha kestirme bir ifade ile Türk futbolu kulüp ve milli takımlar bazında bu derecelere alacak toplu bir potansiyelde değildir ama, buraya iki müstesna futbol işçisi Fatih Terim ve Mustafa Denizli'nin kerametleri ile gelmişlerdir. Bizim ekip turnuvaların dereceli takımı olsaydı, Alpay kendisini oyun dışı bırakan o yumruğu atmaz, mahalle maçlarında bile o atışı yapmayan Arif, penaltıya bu derece istekli talip olmazdı. Avrupa ülkeleri futbolda en uç geriliğe varmışken, Avrupa ülkelerinde futbolun asli sahipleri beyazlar yerlerini ikinci ve üçüncü sınıf yurttaşlar olan siyahlara bırakmışlarken, Türkiye'de futbola seyirci olarak sevdalı milyonlarla beraber ben de, Fatih Terim ve Mustafa Denizli'nin sağladığı başarıları değişik isimlerin yeniden egale etmeleri en büyük dileğimdir. Ama bunların gerçekleşmemesi halinde kerameti Türk futbolu yerine, Fatih Terim ve Mustafa Denizli'nin isimleri etrafında dolaşan karizmalarına vereceğim. Galatasaray'dan ayrıldıktan sonra arkasından söylenmedik laf bırakılmayan Fatih Terim'in büyük boşluğunu Sarı - Kırmızılı kulüp Rumen Lucescu ile, futbol tarihinin en zayıf federasyonlarından biri olan Haluk Ulusoy ekibi Mustafa Denizli'nin yokluğunu hangi isimle dolduracak. Bekleyin Türkiye, hep birlikte görelim.
13 Haziran 2000 (Şampiyona ve Türkiye)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder