
Mücadelenin ortasına doğurulan bizler, ilk günden beri hayatla yarışıyoruz. Dünyada geçirdiği vakit 10 seneyi bulmamış sübyanlar okul arkadaşlarını rakip olarak görüyor. Alacağı eğitimin karşılığını alıp alamayacağını sorgulayan milyonlar, onca soru işaretine rağmen bu savaşı vermek zorunda olduklarını hissediyor.
Görmüyor mu 2 kişilik fizik öğretmeni kontenjanı için binlerce üniversite mezunu akranı gibi 5 senedir sıra bekleyen ablasını…Görmez olur mu hiç. El kadar evde genç bir delikanlı, ablası ile aynı odada kalmak zorunda doğduğu günden bu yana. Bazen ablası yerine bir abisi olsa da beraber maça gitseler diye geçirse de içinden, 2 haftada bir bilet almak için gücün denkleştirdiği 45-50 lirayı hatırlayınca, ablası olduğuna şükrediyor. Ülke gerçeği olan bir baltaya sap olamamış güruhun yeni nesil temsilcilerinde olan kardeş, aidiyet hislerini tatmin edebilmek için sarıldığı taraftarlık olgusunun, eskilerin özlemle anımsadığı takım aşkından başka bir şey olduğunun farkında dahi değil. Aşık olduğunu sanan bizler, bilincimizin takılıp kaldığı saplantıya, bahsi geçen genç gibi futbol sevgisi deyip sıyrılıyoruz.
Bunca kusurumuza karşın - sırtı dönük maç izleyen profesyonel taraftarlar hariç- bu kirlilikte çehresi en temiz olanlar yine taraftarlar. Sahaya dalanlar dahil…
2 yorum:
Sahaya dalanlar temiz degil be kanka.
Elbette değil kanka ama kıyaslayınca ilk paragrafta bahsi geçen rantiyerlerle o zaman yine de daha temizler onlara göre.
Yorum Gönder