20 Eylül 2010 Pazartesi

Dokunmayın Alex'ime

Dün akşam oynanan oyunu tek cümlenin içine sığdırmak gerekse şunu yazmak kafiydi…
Rakip Beşiktaş değil de Galatasaray olsa, ilk yarı bitmeden 3-0 olur ve en azından birkaç sarı-kırmızılı oyuncu gerilmeye müsait  yapılarından ötürü kırmızı kartla soyunma odasının yolunu tutardı.

Kontrol kilidi için kadrodaki en mahir anahtar olan Selçuk Şahin’in esame listesinin üst sıralarına tırmanması, Emre Belözoğlu’nun başına buyruk oyununu dizginlemekle kalmadı, Fenerbahçe’nin yoğun bir orta saha oyunu oynayabileceğinin istatistik kağıtlarında ki tek devrelik belgesi oldu. Kritik maçları peşi sıra kaybeden takım kontrol oyunu ile ürkekliği bıçak sırtında başarıyla dengelerken topu rakibe verdi ancak aynı rakibe gol pozisyonu vermekten imtina etti. Bileklerine atılan tekmelerden ve formasının üzerindeki ellerden nadiren kurtulduğu anlardan birinde, Senegalli golcü ağları bulunca, o ana kadar dengeli giden oyunun ibresi Fenerbahçe lehine kadranın en üstüne kadar yükseldi. Rakibin kalitesi veya milliyetini ayırt etmeksizin her birine ortalama beş net gol pozisyonu veren Beşiktaş savunmasının, ezeli rakibine farklı davranması beklenemezdi ancak henüz ilk yarıda oyunu bu kadar kalecilerinin ellerine bırakmalarını skor yazarlarının havsalası yine de alamadı.

Niang, Dia ve Alex ile yakaladığı fırsatları değerlendiremeyen Fenerbahçe, maçın skorunu gayriresmi olarak tescil etme fırsatını elinin tersiyle itip ikinci yarıya başladı. Müzmin sakat Belözoğlu’nun ayacığı  uf olduğundan Kocaman Hoca tarafından zorunlu gerçekleştirilen değişiklik işleyen sistemi devam ettirmek adına yapılmıştı. Derbinin genel psikolojisi ve mağlup takımın oyunu dengeleme azmi sebebiyle ikinci yarının ilk on beş dakikasında olması muhtemel baskı Selçuk Şahin ve Bilica’nın canhıraş mücadelesiyle püskürtüldü püskürtülmesine fakat ligdeki on sekiz takım arasında kondisyonu en düşük seviyede ki takım olan Fenerbahçe, üzerindeki baskıyı son düdüğe kadar hissetmek ve tribünde bizlere hissettirmek zorundaydı.

Kritik on beş dakika eşiğinin sonuna doğru, ani gelişen atakta Dia’nın pasında kaleciyle karşı karşıya kalan Niang, ayak içi plase yerine ayağının altında topu ezince Jerez’den gelen İspanyol esintileri doldurdu stadı. Beşiktaş, pozisyon fakiri de olsa topun hakimi idi ve Fenerbahçe’nin gol yemeden bitirdiği maç yoktu. Son on beş dakikaya girilirken, hocanın Alex’i geldi. Bir tek Alex’i gelse neyse, bir de üzerine Cristian’ı gelince Fenerbahçe taraftarı elinde bez beklemeye başladı. Dia altı pastan bir kez daha auta vurunca beklenen sonun altına imzayı da attı.

Portekizli vurdu Volkan Demirel kurtardı. Futbol kahramanlarımdan biri olan Guti Hernandez’i maç boyunca iyi savunan Fenerbahçe orta sahası, Cristian’ın zahmet edip Guti’yi karşılayacağı yanılgısı içine düşünce, onun isabetli pası Bobo’nun usta işi penaltısına dönüştü, bize de elimizde bez temizlemek düştü…

Fenerbahçe 1-1 Beşiktaş
(Marco'nun Volkan'ı öldürmeye teşebbüs ettiği bu pozisyonun ardından, ülkenin en iyi hakemi! Volkan Demirel'i numara yapmaması konusunda uyardı.)

3 yorum:

B.Serbetci dedi ki...

Bir Beşiktaşlı olarak yorumum :)
1 - Aykut Kocaman Fenerbahçe'ye hoca olacak kapasitede değil. İkinci yarı maç 1-0 iken ve Beşiktaş tek kale top oynarken, ben adam Stoch'u almasın diye dua ediyorum, adam Alex'i çıkarıp Baroni'yi aldı. Yandaki kuzenime dönüp 1 tane kesin attık, büyük ihtimal 2'yi de atarız dedim, süre yetmedi. 2'yi bulmak için uğraşacağına 1 yeter diyen adamlara uyuz oluyorum. Zaten bu mantıktakilerin de genelde o 1'de koruyamadığını görüyoruz.
2 - Bizim attığımız gole bak, Cenk ortasahadaki Guti'ye eliyle 50 metre pas atıyor, Guti 20 metre top sürüp, en iyi yaptığı şeyi yapıp Bobo'nun önüne yuvarlıyor. 3 Başiktaşlı futbolcuyu da rahatsız etmeye çalışan bir tane rakip oyuncu yok. Baroni'yi bunun için almadı mı oyuna?
3 - Herkes maç 5 olurdu falan diyor, ama Rıdvan "Belki Fenerbahçe bu maçı farklı alırdı ama Beşiktaş'ın oynadığı oyun kesinlikle geleceğe dönük daha ümit verici bir oyun. Sezon sonu daha üstte bitirir ligi" mealinde birşeyler söyledi. Ben Beşiktaş'ın oynadığı toptan son derece memnunum, tek sıkıntı oyun formatı yüzünden çok pozisyon vermemiz ama önde basarak karşı takıma oyun kurma fırsatı vermeyip baskı kurmayı ilk defa beceriyor bu takım. Alex'in ayağına top ilk defa 10. dakikada korner atmaya gittiğinde değdi mesela. İlk golü biz atmayı başarsaydık maçı çok rahat kazanacağımızı düşünüyorum.
4 - Şu takımın başında Schuster değil, Denizli olsaydı, aynı kadrolarla bütün maçı mahkum oynar, 3-0'da kaybederdik. Geçen senelerdeki kafası kopmuş tavuk gibi hücum yapmaya çalışan takım yok sahada, bilinçli oynuyorlar, en büyük sebebi de Guti. CSKA maçı dahil son anda bile topu şişirmediler, hep top yapmaya çalıştılar.
5 - Fenerbahçe'nin kadrosu isim isim iyi ama bu sene iş yapacağını zannetmiyorum. Formanın hatırına üst sıralarda tutunur gibi geliyor. Niang ve Gökhan Gönül gibi iki oyuncumuz olsa Avrupa'da da bayağı yol yaparız gibime geliyor.
6 - Ulan Hakan insan bel hizasındaki topu yere doğru yumraklamaya çalışır mı ya? Zaten Niang dokunabilse kaleyi boşalttığın için ilk pozisyonda yiyecektin golü.
7 - Emre'yi biri sahada dövse de o da rahatlasa biz de rahatlasak. Nouma olsa hallederdi ama denk gelmediler sahada :)

Okechukwu dedi ki...

Bir Fenerbahçeli'nin cevabı.)
1- Aykut büyük hayal kırıklığı, Alex sorununu kendi yarattı ve kişiselleştirdi.Çıkması elzem ise Stoch dışında onun pozisyonunda oynayabilecek oyuncu yok kadroda.
2- Baroni'yi Alex'in görevini yapmak için aldıysa eğer ölmüşüz ağlayanımız yok, eğer kesici olarak aldıysa da istatistiklerine hiç bakmıyor paşanın o zaman. Dedim ya Selçuk garibim Cristian karşılar belki diye biraz ağırdan alınca Guti eli belinde pas attı.
3- Maç 5 olurdu olmasına, 25-45 arasında sebebi ne olursa olsun girilen 4 pozisyondan biri (Gönül,Niang,Dia,Alex) gol olsaydı. Sen memnunsan Beşiktaş'ın oyunundan sorun yok ama bir takım ortalama 5 pozisyon verirse her rakibine, oynadığı liglerin hiç birinin sonunu getiremez bence.
4- Ben Denizli'yi severim bilirsin, büyük hocadır bence. Schuster'i karşılaştıracak kadar tanımıyorum.
5- Geçen sezon ligin sonuna kadar tutunduktan sonra takım, ben artık her yeni sezondan sonuna kadar umutlu olabiliyorum. Ama bu sezon önemli olan, isabetli yabancı transferlerin adaptasyon sürecini kazasız belasız atlatıp, önümüzdeki sezonun iskeletini kurmak.
6- Hakn iyi kaleci ama bizim maçlarda kötü oynuyor. İlginç...
7- Toroman'la kafa göz girseler birbirlerine o zaman. Safralardan kurtulunur belki karşılıklı...

B.Serbetci dedi ki...

Alex çok büyük futbolcu, eyvallah, ben de adamın oyununa bayılıyorum, ama Fenerbahçe adama o kadar çok bel bağladı ki, senelerdir takımın başka bir planı yokmuş gibi. Takımın sistemi yok, sistem Alex olmuş, Alex oynarsa takım oynuyor, oynamazsa takımın başı dertte. Büyük takımlar bir oyuncuya o kadar bağlanmamalı. Alex de geldi 33 yaşına. Alex konusunda Aykut'a hak veriyorum ama yöntemi komple yanlış, adamı onore ederek yavaş yavaş başka bir şeyler oturtmaya çalışacağına resmen milletin önüne atıyor, dediğin gibi olayı kişiselleştiriyor.

Denizli'yi ben de severim ama çifte kupalı sezonda dahil senelerdir takım sahada Mehmet Demirkol'un deyimiyle futbol aklı olmadan oynuyordu. Buna çözüm bulmak yerine günü kurtarmaya uğraştılar hep. Çifte kupa alınan sene bile lig sonuncusu ile oynadıklarımız da dahil hiç bir maçı rahat seyretmedim, tamam takım hep coşkulu, deli gibi koşuyor herkes ama top bize geçince kimse ne yapacağını bilmiyordu, aynen geri veriyorduk. her maç devamlı baskı altında oynayan, devamlı pozisyon veren bir takımın çok kısa bir sürede Schuster resmen mantalitesini değiştirdi.