Potada sarsıntı / 23 Temmuz 2011
Sıkıntılı günler geçiren Fenerbahçe’de basketbolun geleceği tartışılıyor. Bayan takımında küçülme yaşanacağı konuşulurken, sarı-lacivertli yetkililer böyle bir durumun olmadığını savunuyor. [1]
Bize gel Birsel / 24 Temmuz 2011
Sarı-kırmızılılar, küçüleceği iddia edilen Fenerbahçe'nin milli bayan basketbolcusuna yıllık 500 bin $ önerdi. [2]
Kaptan terk etmez / 26 Temmuz 2011
Fenerbahçe'den para yüzünden ayrılacağı iddialarını yalanlayan Nevriye Yılmaz, "Böyle bir günde Fenerbahçe'yi bırakmam mümkün değil. Bu sezon da şampiyonluğun en büyük adayı biziz." dedi. [3]
Birsel Vardarlı, Metris’te yöneticilerimizi ziyaret etti / 7 Eylül 2011
Fenerbahçe kadın basketbol takımının milli yıldızlarından Birsel Vardarlı, sarı lacivertli yönetici Semih Özsoy ile birlikte dün Metris’e giderek şike soruşturması kapsamında tutuklu bulunan Başkan Aziz Yıldırım ve yöneticiler İlhan Ekşioğlu ile Şekip Mosturoğlu’nu ziyaret etti.
Tecrübeli oyuncunun Aziz Yıldırım’a yaptığı ziyaretin ardından sözleşmesini iki yıllığına daha yenileyeceği öğrenildi. [4]
Birsel Vardarlı 2015’e kadar Fenerbahçemizde / 7 Eylül 2011
Son 5 yıldır elde ettiğimiz 5 lig şampiyonluğunda, Avrupa'daki ve Türkiye'deki pek çok zaferimizde önemli katkısı olan milli oyuncularımızdan Birsel Vardarlı'nın devam etmekte olan sözleşmesi iki yıl uzatıldı. [5]
Soruşturma kapsamında yeni gelişme / 9 Eylül 2011
Futbolda devam eden "Şike Soruşturması" kapsamında, Ferudun Tankut, Semih Özsoy ve Koray Avcı, Emniyet Müdürlüğü'nde ifade veriyor. [6]
[1] http://spor.milliyet.com.tr/potada-sarsinti/spor/spordetay/23.07.2011/1417854/default.htm
[2] http://www.sabah.com.tr/SabahSpor/Basketbol/2011/07/24/bize-gel-birsel
[3] http://www.sabah.com.tr/SabahSpor/Basketbol/2011/07/26/kaptan-terk-etmez
[4] http://www.fbhaber.org/?p=3644
[5] http://www.fenerbahce.org/fb2008/detay.asp?ContentID=25759
[6] http://www.ntvspor.net/haber/futbol/47868/sorusturma-kapsaminda-yeni-gelisme
9 Eylül 2011 Cuma
Algılar şelale
Futbol kulüplerinin ekmek teknesi olan Lig TV, Çarşamba akşamı 'Artık Futbol Konuşacak' adlı bir program yayınladı. Üstüne play-off kostümü giydirilen Türk futbolu, Şansal Büyüka yönetiminde ve Melih Şendil yancılığında masaya yatırıldı. Neredeyse bütün kulüplerin teknik direktörleri de oradaydı.
Program formatı olarak belirlenen 'körler sağırlar birbirini ağırlar' ilkesi; sahte gülüşler, yeni sistemin getireceği heyecan üzerine şekillenen yalanlar, sinyor tarafından amigoluğu yapılan "yayıncı sen bizim her şeyimizsin..." tezahüratları ile devam etti. Aykut Kocaman çomak sokana dek:
En azından ben öyle sandım. Takip eden iki gün boyunca ulusal gazetelerin ve spor ajanslarının internet sitelerini taradım. Öne çıkarılması gereken haber olan Aykut Kocaman'ın insani söylemini aradım durdum. Medya ise insani yerine sınai söylemlerden besleniyor, onu atlamışım.
'Ekmek Teknesi'nin Gamsız Celal'i gibi bizim medya da, Celal Abi ile tek farkları, onun arzularının bizimkilerinin ise algılarının şelale olması.
[1] http://spor.milliyet.com.tr/zirvede-buz-gibi-sozler-/spor/spordetay/08.09.2011/1435936/default.htm
Program formatı olarak belirlenen 'körler sağırlar birbirini ağırlar' ilkesi; sahte gülüşler, yeni sistemin getireceği heyecan üzerine şekillenen yalanlar, sinyor tarafından amigoluğu yapılan "yayıncı sen bizim her şeyimizsin..." tezahüratları ile devam etti. Aykut Kocaman çomak sokana dek:
"Burada Bülent Uygun ve Tayfur Havutçu’nun da olması gerekiyordu. Dilerim en kısa zamanda aramızda olacaklar. Şu anki psikolojik ortamdan dolayı play-off sistemi getirildi. Her şeye şüpheyle bakıldığı bir ortamdan geçiyoruz. Bir kaç senelik güven ortamının sağlanmasının ardından her şey normale döner diye düşündüm." [1]Vekaleten yerine bakan Portekizli hocanın dahi hatırlamadığı Tayfur Havutçu, Aykut Kocaman tarafından arsız meslaktaşlarına hatırlatıldı. Play-off sisteminin ise gündem değiştirmek ve yayıncının kaybını azaltmak için uygulanan geçici bir çözüm olduğunu ekledi. Farazi Süper Lig söylemlerinin altının ne kadar boş olduğunu beş sakin cümleyle gözümüze soktu ve akil izleyiciler için program o an bitti.
En azından ben öyle sandım. Takip eden iki gün boyunca ulusal gazetelerin ve spor ajanslarının internet sitelerini taradım. Öne çıkarılması gereken haber olan Aykut Kocaman'ın insani söylemini aradım durdum. Medya ise insani yerine sınai söylemlerden besleniyor, onu atlamışım.
'Ekmek Teknesi'nin Gamsız Celal'i gibi bizim medya da, Celal Abi ile tek farkları, onun arzularının bizimkilerinin ise algılarının şelale olması.
[1] http://spor.milliyet.com.tr/zirvede-buz-gibi-sozler-/spor/spordetay/08.09.2011/1435936/default.htm
25 Ağustos 2011 Perşembe
Yayıncının gücü adına
Başkanı olduğu kulüp eski açığının üçte birini dolduracak kadar kombine satamamışken; Demirören, Kulüpler Birliği adına yaptığı açıklamada yayıncı kuruluş için 'dekoder' duasına çıktı. Hal böyle iken bize ne yemek düşer biliyorum ancak beşer doğası işte, sorgulamadan yapamıyor...
Futbol Club Santa Colama, SP Tre Fiori ve Birkirkara FC kulüpleri geçtiğimiz sezonu şampiyon bitiren play-off galipleri. Avrupa futbolunun bu üç güzide temsilcisiyle az önce tanıştık. Sırasıyla Andorra, San Marino ve Malta liglerinin şampiyonları bu takımlar.
Kalan Avrupalılar ise ya coğrafi olarak Avrupa'da olduklarına milyonlarca şahit gereken Kazakistan ve Azerbaycan misali eski SSCB ülkeleri ya da İsrail ve Güney Kıbrıs gibi futboldan çok siyaset ile dünyaya nam salan ülkeler.
10 bilemedin 12 takımla ligi çevirmeye çabalayan Birleşik Krallığın küçük ortakları İskoçya, Kuzey İrlanda ve Galler de play-off'a mecbur kalan diğer Avrupa ülkeleri.
Kuzey ve Güney Amerika ise play-off hesabına 12 lig ile katılıyor. Çoğunlukla "apertura" ve "clausura" adı verilen tek devreli iki ayrı lig ardından oynanan play-off aşamasıyla ikişer şampiyon belirlenen bu iki kıtada; Peru, Uruguay ve Venezuela nispeten farklı sistemler uyguluyor.
Peru'da 16 takım öncelikle çift devreli bir lig oynuyor. 120 maçın ardından oluşan sıralamaya göre, lig sekizer takımdan oluşan iki gruba ayrılıyor. Bu iki grupta oynanan toplam 56 maçın ardından, 2 grup birincisi birbirleriyle birer kez daha oynuyorlar ve şampiyon belirleniyor. Kırkpınar'da başpehlivan olmaktan daha zor olan bu sürecin geçtiğimiz sezon galibi Universidad San Martin olmuş.
Uruguay ve Venezuela ise apertura ve clausura liglerini birinci bitiren takımları karşılaştırıp, şampiyonlarına bu şekilde karar veriyorlar. Bu harika sistemin son Venezuela şampiyonu Deportivo Tachira, final oynama hakkını kazandığı ilk lig olan apertura'yı lider bitirirken, clausuara'yı ise 14. bitirmiş. Finalde kaybeden ekip ise, 18 takımlı ligde apertura'yı 17. bitirirken, clausura'nın ise galibi olarak züğürt tesellisinin sahibi olmuş.
Kalan üç ülkeden biri komşu Irak iken, ikisi ise Okyanusya'dan. Avustralya ve Yeni Zelanda bir deste takımla lige benzer bir şeyler oynatmaya çalışırken, Irak'da toplam 28 takım iki gruba ayrılıp sonra finalde buluşuyorlar.
Yazıya dahil olamayan ama listede mevcut olan lig ve takımların hepsine bir kez daha göz atıp, koşarak dekoder almaya gidersek ülke futbolu ayağa kalkacak. Yoksa sen NBA'de bile uygulanan bu sisteme inanmıyor musun!?
Not A: Hem apertura hem de clausura ardından play-off oynanarak şampiyonu belirlenen ligler.
Not B: İki grup olarak başlayan ve ardından play-off oynanan ligler.
Not C: Tek grup olarak başlayıp, iki gruba ayrılan ve sonunda play-off oynana lig.
Not D: Apertura ve clausura galiplerinin sezon sonunda karşılaştığı ve tek şampiyon belirlenen ligler.
PS: Play-off saçmalığıyla alakalı bu araştırma yapılırken TFF Fenerbahçe'yi şampiyonlar liginden men ettiğini açıkladı. Uefa ise yaptığı açıklamada sıfır toleranstan dem vurup, şike soruşturmasında tutuksuz yargılanan ve yurt dışı çıkış yasağı sebebiyle kura çekimine dahi gidemeyecek olan bir başkana sahip olan Trabzonspor'u aynı lige almakta mahsur görmedi.
[1] http://www.cnnturk.com/2011/spor/futbol/08/23/toplantidan.play.off.karari.cikti/627036.0/
"Olumsuz tarafları yaşanacaktır ama futbol ailesinin tek amacı vardır; yere düşmüş futbolumuzu ayağa kaldırmak. Bu her futbolseverin birinci vazifesidir. Maç fazlalığı, derbi maçların fazla oynanması, bu canlılığı tekrar geri getirecektir. Kişiler geçicidir, kulüpler kalıcıdır, herkesin decoder alarak kulüplerine sahip çıkması gerektiğine inanıyoruz" [1]Federe olarak top tepen ülkelerden tam 26 tanesi, şampiyonunu play-off ile belirliyor. 26'nın 11 tanesinin hamisi UEFA. Avrupa Futbol Federasyonları Birliğine bağlı bu kadar ülke arasından, elle tutulur tek lig ise Belçika ligi. Onu da ne kadar tutarsınız size kalmış.
Futbol Club Santa Colama, SP Tre Fiori ve Birkirkara FC kulüpleri geçtiğimiz sezonu şampiyon bitiren play-off galipleri. Avrupa futbolunun bu üç güzide temsilcisiyle az önce tanıştık. Sırasıyla Andorra, San Marino ve Malta liglerinin şampiyonları bu takımlar.
Kalan Avrupalılar ise ya coğrafi olarak Avrupa'da olduklarına milyonlarca şahit gereken Kazakistan ve Azerbaycan misali eski SSCB ülkeleri ya da İsrail ve Güney Kıbrıs gibi futboldan çok siyaset ile dünyaya nam salan ülkeler.
10 bilemedin 12 takımla ligi çevirmeye çabalayan Birleşik Krallığın küçük ortakları İskoçya, Kuzey İrlanda ve Galler de play-off'a mecbur kalan diğer Avrupa ülkeleri.
Kuzey ve Güney Amerika ise play-off hesabına 12 lig ile katılıyor. Çoğunlukla "apertura" ve "clausura" adı verilen tek devreli iki ayrı lig ardından oynanan play-off aşamasıyla ikişer şampiyon belirlenen bu iki kıtada; Peru, Uruguay ve Venezuela nispeten farklı sistemler uyguluyor.
Peru'da 16 takım öncelikle çift devreli bir lig oynuyor. 120 maçın ardından oluşan sıralamaya göre, lig sekizer takımdan oluşan iki gruba ayrılıyor. Bu iki grupta oynanan toplam 56 maçın ardından, 2 grup birincisi birbirleriyle birer kez daha oynuyorlar ve şampiyon belirleniyor. Kırkpınar'da başpehlivan olmaktan daha zor olan bu sürecin geçtiğimiz sezon galibi Universidad San Martin olmuş.
Uruguay ve Venezuela ise apertura ve clausura liglerini birinci bitiren takımları karşılaştırıp, şampiyonlarına bu şekilde karar veriyorlar. Bu harika sistemin son Venezuela şampiyonu Deportivo Tachira, final oynama hakkını kazandığı ilk lig olan apertura'yı lider bitirirken, clausuara'yı ise 14. bitirmiş. Finalde kaybeden ekip ise, 18 takımlı ligde apertura'yı 17. bitirirken, clausura'nın ise galibi olarak züğürt tesellisinin sahibi olmuş.
Kalan üç ülkeden biri komşu Irak iken, ikisi ise Okyanusya'dan. Avustralya ve Yeni Zelanda bir deste takımla lige benzer bir şeyler oynatmaya çalışırken, Irak'da toplam 28 takım iki gruba ayrılıp sonra finalde buluşuyorlar.
Yazıya dahil olamayan ama listede mevcut olan lig ve takımların hepsine bir kez daha göz atıp, koşarak dekoder almaya gidersek ülke futbolu ayağa kalkacak. Yoksa sen NBA'de bile uygulanan bu sisteme inanmıyor musun!?
Not A: Hem apertura hem de clausura ardından play-off oynanarak şampiyonu belirlenen ligler.
Not B: İki grup olarak başlayan ve ardından play-off oynanan ligler.
Not C: Tek grup olarak başlayıp, iki gruba ayrılan ve sonunda play-off oynana lig.
Not D: Apertura ve clausura galiplerinin sezon sonunda karşılaştığı ve tek şampiyon belirlenen ligler.
PS: Play-off saçmalığıyla alakalı bu araştırma yapılırken TFF Fenerbahçe'yi şampiyonlar liginden men ettiğini açıkladı. Uefa ise yaptığı açıklamada sıfır toleranstan dem vurup, şike soruşturmasında tutuksuz yargılanan ve yurt dışı çıkış yasağı sebebiyle kura çekimine dahi gidemeyecek olan bir başkana sahip olan Trabzonspor'u aynı lige almakta mahsur görmedi.
[1] http://www.cnnturk.com/2011/spor/futbol/08/23/toplantidan.play.off.karari.cikti/627036.0/
22 Ağustos 2011 Pazartesi
El Clasi-co
Marcelo'nun attığı o tekme futbol rüyamın da sonu oldu. (bkn: Bir önceki postun sonu.)
Bu haset kıvılcımı ile ortaya çıkan "el clasi-co" izleme sevdam, evrilip Avrupa Birliği vatandaşı bir Espanyol olduğum fantazisine dönüşünce araştırma yapmak elzem oldu. Barcelona'yı bir sezon boyunca tribünde izlemenin maliyeti 92 €'dan başlarken, ödeyeceğiniz azami miktar ise 764 €. Dürbüne ihtiyacınız olacağı aşikar ancak 19 lig maçı ve olası Kral Kupası maçlarında Barça'yı tribünde izlemek için ödenecek 92 €, olacak iş değil.
Gelelim geçtiğimiz asrın en büyük takımı -Ben demiyorum, FIFA seçmiş.- Real Madrid'e. İki farklı paket halinde satılıyor sezonluk biletleri. Sadece lig maçları bana kâfi derseniz, asgari 213 € azami ise 1757 € ödüyorsunuz. Yok eğer şampiyonlar ligi olmadan olmaz diye diretirseniz, 309 € ile 2277 € arasında değişen fiyatların müşterisi olmanız gerekmekte.
Şimdi sıra biricik aşkımız Fenerbahçe'de. Alex'e sesinizi duyurabilme ihtimalinin bedeli, 750 TL ile 7450 TL arasında değişmekte. Avrupa Birliği hesabıyla, 291 € ile 2899 €'ya denk geliyor bahsi geçen meblağlar. Real Madrid'den eksiğimiz yok fazlamız var.
Hafızam beni yanıltmıyor ise, Fenerbahçe tribünleri için satılan ilk sezonluk biletler 1993-94 sezonu içindi. Sadece eski numaralı için satılan sezonluk biletlerin fiyatları, yine eski parayla 2.5000.000 TL ile 10.000.000 TL arasında değişmekte imiş. -Milliyet arşivini oluşturan canlara sağlık- Merkez Bankası verilerine göre 1993 senesinde dolar kuru ortalama 12.000 TL mertebesinde. Biraz aritmetik ve oran orantı kullanarak günümüz kuruna çevirince, asgari 145 € ile azami 580 € arasında değişen bir fiyat listesi oluşuyor.
Başka bir deyişle; Uche'nin çubuklu forma içinde attığı ilk gole tanıklık etmek ve gol sevincini hemen arkanızda bulunanan Şeref Tribünü ile paylaşmanın bedeli 1.500 TL bile değil.
Daha başka bir deyişle; 1993-94 sezonu Fenerbahçe'sini izlemek ile 2011-12 Barcelona'sını izlemek arasında -üç aşağı beş yukarı- fark yok.
O ana dek çekik gözlü Barça taraftarlarının tribünde oturmalarını sorgulamayan zihnim; "Ne işi var bu Japonların orada?" demeye başladı. Mareşal Franco'nun takımı ile Katalan halkının gururunun mücadelesinin tanıkları Japon futbol turistleri mi olmalıydı...
Sadık bir futbol müşterisi olan bendeniz, henüz o stadın yolunu bulamamışken hem de!
Camp Nou sezonluk bilet fiyatları (2011-12) |
Barnebau sezonluk bilet fiyatları (2011-12) |
![]() |
Şükrü Saraçoğlu sezonluk bilet fiyatları (2011-12) |
Fenerbahçe Stadı sezonluk bilet fiyatları (1993-94 sezonu) |
Başka bir deyişle; Uche'nin çubuklu forma içinde attığı ilk gole tanıklık etmek ve gol sevincini hemen arkanızda bulunanan Şeref Tribünü ile paylaşmanın bedeli 1.500 TL bile değil.
Daha başka bir deyişle; 1993-94 sezonu Fenerbahçe'sini izlemek ile 2011-12 Barcelona'sını izlemek arasında -üç aşağı beş yukarı- fark yok.
18 Ağustos 2011 Perşembe
Ön adı endüstriyel...
...adı ise futbol olan bu oyunu çok seviyoruz. O kadar çok seviyoruz ki; ertesi mesai gününü esneyerek geçirme pahasına da olsa, gece yarısı başlayan ve uzama olasılığı olan bir kupa maçını gönül rızası ile izleyebiliyoruz. Bahsi geçen maçta, geçtiğimiz yüzyılın FIFA'dan onaylı en iyi takımı Real Madrid ile içinde bulunduğumuz asrın müstakbel en iyisi Barcelona karşılaştı. Futbol canımıza can kattılar katmasına da keşke Marcelo o tekmeyi atmasaydı...
![]() |
Barça atkısı 10 € |
Barcelona 3-2 Real Madrid
11 Ağustos 2011 Perşembe
Tam 36 gün...
Cemil Turan, Türk futbolunda bir dönemdi...Rumeli Kavağı Spor Kulübü'nde başlamıştı futbol oynamaya. Henüz 14 yaşında iken Sarıyer altyapısına geçen ve bir sene sonra A takıma yükselen Cemil, 6 sezon 'Beyaz Martı' olarak süzüldü Türk futbolunun semalarında.
17 Ekim 1970 tarihinde Köln'de oynanan maçta, Türk milli takımı Meksika 70'in dünya üçüncüsü Federal Almanya'nın karşına çıktı. Beckenbauer'lı, Gerd Müller'li ve Sepp Maier'li Almanya idi rakip... Maçtan önce herkes 3 farklı bir mağlubiyete bile razı iken, maç 1-1 sonuçlanmış ve kaçırılan galibiyet için hayıflanılıyordu. Maç akşamı Köln'de verilen yemeğe ünlü futbol adamları katıldı. Türkiye'nin katıldığı ilk dünya kupası olması açısından ayrı bir önemi olan 54 İsviçre'nin şampiyonu olan Alman milli takımının kaptanı Fritz Walter de konuklardan biriydi. Fritz Walter, Uwe Seeler ve Halit Kıvanç arasında geçen diyalog şu şekildeydi;
Ezeli rakipler Fenerbahçe ve Galatasaray ile İstanbulspor Cemil'in peşindeydi. Türk futbolunun efsane isimlerinden Metin Oktay, Cemil Turan'ı Galatasaray'a kazandırmak için bizzat mesai harcıyordu. Buna karşın Karadeniz çocuğu Cemil, onu yetiştiren kulüp olan Sarıyer'in istediğini yapıp İstanbulspor'a imza attı. Türk futbolunun unutulmaz liberolarından olan Alpaslan Eratlı ile birlikte 1968-69 sezonunda İstanbulspor formasını giydi ve 4 sezon boyunca çok başarılı oldu.
Sakin ve ağır bir oyuncu izlenimi verirken, aniden ceylan gibi süratlenebilen ve bir o kadar çabuk durabilen, kurşun gibi şutlar atan, 44 milli maçta 19 kez zaferi damgalayan imza idi Cemil Turan.

Fritz Walter, ilk yarıda oynayan santraforumuzu niçin ikinci yarıda çıkardığımızı sordu. "Genç bir futbolcu." dedim. "Yeni oynuyor, denendi." Cemilden bahsediyorlardı. Fritz Walter, "En çok onu beğendim," sözüyle görüşünü açıklerken, Seeler de katıldı: "Cemil mi adı? Çok büyük bir yetenek, ilerde büyük bir futbolcu olacak."...Fritz Walter ile bir kez daha aynı konuda söyleştiğimizde, "Beni çok etkiledi. Gerçekten büyük bir yıldız olacak." dedi Cemil için...Dedikleri çıkacak, Cemil futbolumuzda yıllarca parlayan bir yıldız olacaktı.
Fritz Walter'i de etkileyen Cemil, 1972-73 sezonunda olaylı bir şekilde Fenerbahçe'ye transfer oldu. Devrede yine ezeli rakip vardı. Cemil ise küçüklükten beri taraftarı olduğu takımda oynamak istiyordu. Parmaklıklar ardından 9 Ağustos 2011 tarihli Fenerbahçe Gazetesi'ne şunları yazan adamdan başka bir tavır beklemek hayalcilik olurmuş zaten...
Bir Karadeniz çocuğu olarak toprak sahalarda top koştururken aklımda sadece tek takım Fenerbahçe vardı. İdealim burada forma giyip futbol oynamaktı. Çok şükür Allah bana bu isteğimi bir şekilde nasip etti ve Fenerbahçe formasını giydiğim andan itibaren artık benim için diğer takımların hepsi birer rakipti ve öylede oldu. Fenerbahçe'ye geldiğim o ilk günleri dün gibi hatırlıyorum. Daha çocuktum...Heyecanlıydım, dünya benim etrafımda dönüyordu sanki. Buraya attığım ilk adımda nasıl bir yere geldiğimin farkına varmıştım.
Sekiz sezon giydiği Fenerbahçe formasını hiç çıkarmadı taraftar Cemil. Çubuklu forma ile 194 gol attı, üç kez gol kralı oldu. Üç lig şampiyonluğu, iki Türkiye Kupası, iki Cumhurbaşkanlığı Kupası ve iki Başbakanlık Kupası ellerinde yükseldi. 1993-94 sezonundan beri Fenerbahçe'ye idareci olarak hizmet eden Cemil Turan, 2000'den bu yana ise yeni Cemiller yetiştirmek için Fenerbahçe Amatör Şubeler Genel Koordinatörü olarak görev yapıyordu.Bir zamanlar gol attığımda bu armayı nasıl öpüyorduysam, hala öpmeye devam ediyorum. Ben bir taraftarım! Ben bir Fenerbahçe hizmetkârıyım, Ben bir Fenerbahçeliyim!...
Ta ki 36 gün öncesine dek...
Kaynak:
- Kavuşan Kaan, ("Futbolun Efendisi", 17 Ocak 2010, http://klasikfutbol.blogspot.com/2010/01/cemil-turan.html.)
- Kıvanç Halit, (GOOL diye diye, 1.Basım, İstanbul: Hürriyet Ofset, 1983, s.153.)
- Turan Cemil, (Fenerbahçe Gazetesi, "Fenerbahçesiz olmak..." 9 Ağustos 2011, http://www.fenerbahcegazetesi.com/yazarlar/cemil-turan/94-fenerbahcesiz-olmak.)
5 Ağustos 2011 Cuma
Soruldu: Biz kimiz?
Serde Komiser Kolombo'luk yok ama eşek olsa, Sema isimli şahsın kim olduğunu anlar be arkadaşım. Şunu okuduktan sonra ilk işim google ablaya, Sema Abla'yı sormak oldu. Sema Kızıl yazınca arama motoruna bir de ne göreyim...*04.03.2011 günü saat:18.58’de Aziz YILDIRIM’ın, Mehmet Levent KIZIL’ı aradığı;Levent’in “Sema hanımın yanına gidiyorum ,…, o sizi arıyordu.. bulamamış hatta cuma akşamı Ali YILDIRIM lar ..lar bize yemeğe gelecek sizi de davet etmek istiyordu Sema ” dediği, Aziz’in “Telefonum kapalı ondan,…, Kapattım tamam şimdi kapalı yine ÖBÜR TELEFON KAPALI YARIN AÇACAĞIM” dediği tespit edilmiştir.
Soruldu : Sema isimli şahıs kimdir? Öbür telefonu kapatma sebebiniz nedir?
2 Ağustos 2011 Salı
-Daha daha naber?
-İyidir Savcı Bey. Aslında iç güveysinden halliceyim mi demeliyim bilemedim şimdi.
-Hep böyle tutarsız mısındır?
-Yok efendim, son haftalarda bir haller oldu bana.
-Varsa bir sıkıntın benle paylaşabilirsin. Sen paylaşmazsan ben dinletirim zaten. Biliyorsun di mi?
-Biliyorum Sayın Savcım. Sizde durumlar nasıl gidiyor?
-Alın bunu.
PS: Özaydınlı’nın, Aziz Yıldırım’ın şikeyle suçlandığı maçlarla ilgili olarak da ifade verdiği ve bu maçlara dönük bir çok iddianın sorulduğu ifade edildi. Özaydınlı’nın 5-3 kazanılan Buca maçı öncesi Yıldırım’la yaptığı telefon konuşmasında, “Durumlar nasıl gidiyor” sözüyle neyi merak ettiği de soruldu.
Kaynak: http://www.stargazete.com/spor/ozaydinli-ya-6-0-sorgusu-haber-370635.htm
-Hep böyle tutarsız mısındır?
-Yok efendim, son haftalarda bir haller oldu bana.
-Varsa bir sıkıntın benle paylaşabilirsin. Sen paylaşmazsan ben dinletirim zaten. Biliyorsun di mi?
-Biliyorum Sayın Savcım. Sizde durumlar nasıl gidiyor?
-Alın bunu.
PS: Özaydınlı’nın, Aziz Yıldırım’ın şikeyle suçlandığı maçlarla ilgili olarak da ifade verdiği ve bu maçlara dönük bir çok iddianın sorulduğu ifade edildi. Özaydınlı’nın 5-3 kazanılan Buca maçı öncesi Yıldırım’la yaptığı telefon konuşmasında, “Durumlar nasıl gidiyor” sözüyle neyi merak ettiği de soruldu.
Kaynak: http://www.stargazete.com/spor/ozaydinli-ya-6-0-sorgusu-haber-370635.htm
31 Temmuz 2011 Pazar
Taşı gediğine koyan adam: Aurelio De Laurentiis
Kulübü Seri C'den alıp şampiyonlar ligine taşıyan Napoli'nin aykırı başkanı Aurelio De Laurentiis, 2011-2012 fikstür çekilişine gösterdiği sert tepki ile bir kez daha gündemde. Ülkenin en ünlü film prodüktörlerinden olan ve 7 sene önce kendini futbolun içinde bulan başkan, tam bir Napolili. Bu süreçte gediğine koyduğu lafların en iyileri ise şunlar:
10 . "Seni pataklamayacağım çünkü yaşlı bir adamsın."
Lazio ile oynanan ve iç sahada 2-2 biten maçın ardından teknik direktör Edy Reja ile soyunma odasında hararetli bir tartışma yaşar.
"Seni pataklamayacağım çünkü yaşlı bir adamsın, ama seni kovacağım."
9 . "İngilizler kötü yaşıyorlar, kötü yemekler yiyorlar ve kadınları..."
Premier Lig takımları tarafından istenen Marek Hamsik ve Ezequiel Lavezzi için İngiltere hakkındaki tecrübelerini şu şekilde paylaşır.
"Bir futbolcu ingiltere'ye gitmek istiyorsa, elbette ki gider. Fakat bilmeliler ki; orada kötü yaşıyorlar, kötü yemekler yiyorlar ve kadınları kıçlarını yıkamıyor."
8."Sporcu isen fahişelerle yatmazsın."
2009 senesinde Lavezzi ile Napoli'nin arası pek iyi değildir. Başkan, Napoli'den ayrılabileceği sinyallerini veren oyuncuya bel atlı vurur.
"Sporcu isen fahişelerle yatmazsın ve gece yarısı içki içmeye gitmezsin. Sabahın dördünde dışarı çıkan ve kaltaklarla beraber olan biri için elimden bir şey gelmez."
7."Donadoni, bir orta saha oyuncusuna ihtiyacımız olduğunu söyledi. Neden kendisi satın almıyor?"
Aurelio De Laurentiis, 2009 yazında kendince doğru bir transfer politikası izlemektedir. Buna karşın, Donadoni medya aracılığıyla sol ayaklı bir orta saha oyuncusuna ihtiyacı olduğunu söylemekte ve bu durum başkanın hoşuna gitmemektedir.
"Donadoni bir orta saha oyuncusu mu istedi? Neden kendisi almıyor? Kendi satın alırsa bu çok iyi olacak! Donadoni ile Napoli'nin yolu 5 ay sonra ayrılır.
6."Avrupa Ligi mi? Bir boka yaramaz."
Napoli Elfsborg'u kendi sahasında mağlup etmişti ve Avrupa Ligi grubundan çıkma yolunda büyük bir avantaj kazanmıştı fakat De Laurentiis'in pek de umrunda değildi.
"Avrupa Ligi mi? Sepp(Blatter) ve Michel'e(Platini) bir boka yaramayan bu organizasyon için teşekkürler."
5."Berlusconi'ye karşı elinizden hiçbir şey gelmez."
Geçen sezonun ortalarında, özellikle Juventus karşısında kazanılan 3-0'lık maçın ardından Napoli'nin şampiyonluk şansı ciddi ciddi konuşulmaya başlanmıştı.
"Şampiyonluğa inanıyor muyum? Hayır inanmıyorum. Berlusconi, şampiyon olmak istiyor ve kazanmak için her şeyi yapar. Berlusconi'ye karşı elinizden hiçbir şey gelmez."
4."Sizin sorunuz benimle dalga geçmeye devam ediyor."
La Gazzetta dello Sport gazetecisi; Napoli'nin en önemli üç yıldızı Lavezzi, Marek Hamsik ve Edinson Cavani'nin satılıp satılmayacağını sorar.
"Benim yıldızlarım ayrılırsa, La Gazzetta dello Sport'tan bir medyumun bitmek bilmez çabaları sonucunda olacak. Sizin sorunuz benimle kafa buluyor."
3."Mazzoni aptallık yaparsa, onun taşaklarını keserim."
Transfer söylentileri Napoli oyuncuları üzerine dönmeye başlayınca, Lavezzi'nin San Paolo'dan ayrılma ihtimalini değerlendir.
"Eğer Mazzoni (Lavezzi'nin menajeri) aptallık yaparsa, onun taşaklarını keserim."
2."Messi bir ahmak."
Messi'nin Copa America'da oynaması üzerine başkanın yorumu:
"Messi, orada oynamayı kabul eden bir ahmaktır. Ben onun yerinde olsam, 'Benimle nasıl oynaması gerektiğini bilmeyen dört dangalak için oraya gelmem.' derdim."
1."Futbolu bırakıyorum. Hepiniz bok heriflersiniz."
2011-2012 Seri A fikstür çekimi sırasında; Napoli'nin şampiyonlar ligi maçı arifesine AC Milan maçının denk gelmesi üzerine, kura çekimini terk eder.
"Film çekmeye geri döneceğim. Herşeyin ayarlanmış olması rezalet ve İtalyan olduğum için utanıyorum."
PS: goal.com sağolsun benden önce çevirmiş ve yayımlamış ama ben buna bitirdikten sonra aydım:) Bu kadar emeğe yazık diye silmedim. Kusuruma bakılmaya...
30 Temmuz 2011 Cumartesi
Hayallerimi istiyorum...
Yastığa kafayı koyar koymaz uyuyan insanları oldum olası anlamamışımdır. Hiç kafalarına taktıkları dertleri ya da kuracak hayalleri yok mudur diye düşündüm dün gece. Dertleri yoksa harika ama keşke hayal kurabilseler diye düşünürken uyuyakalmışım…
İlkokuldayken tribünde olduğumu hayal ederdim. Hayal bile olsa tek başıma gitmeye aklım ermez, abimin elini tutar yerimi alırdım. Sarı-Lacivert-Şampiyon-Fener derken uyurdum.
Ortaokul ve liseyi Kadıköy’de okudum. İdman seyretmek için Dereağzı’na, maç izlemek için ise stada gidebilecek yaşa geldiğimden olsa gerek, hayallerim sınıf atlamıştı. Gözümü kapattığım vakit Şeytan Rıdvan ile duvar pası yapar, gelişine vurur, Fenerbahçe formasıyla ilk golümü atıp tellere tırmanırdım…Hayali tribünde oturmak olan Fenerbahçeli kardeşime sarılırdım sımsıkı.
Sonra aşık oldum, belki öyle sandım. O’na derdimi dökene dek hayallerimde hazırlandım. Elini tutmaya başladıktan sonra ise birimiz sarı, ötekimiz laci olmuştu hayallerimde.
Büyüdüm. Önce meslek sahibi, sonra ‘adam’ oldum. Bu süreçte hayatımın aşkını buldum. Temmuz’un 18’inde elimi tutmasını dileyip, ertesi gün (19.07) evlenme teklif ettim. Hayatı ve Fenerbahçe’yi paylaşacağım bir kuzum ve yeni hayallerimiz vardı artık. İlk kıyafeti sarı-lacivert bir zıbın olacak minik bir kuzunun hayaliyle kafamı yastığa koyar oldum.
Soranlara 31 yaşındayım diye cevap versem de aslında 32 oldum. Hala her Galatasaray maçından önce hayal kurup, ardından rüyasını görüyorum. Sabah galip uyanırsam çocuklar gibi şen olurken, aksi bir sonuçta ise karalar bağlıyorum.
Son bir aydır kafayı koyar koymaz uyuyanlara çok özeniyorum. Fenerbahçe’nin içine düşürüldüğü durumu düşündükçe migrenim azıyor. Hayal kurmak istediğim vakit ise tıkanıyorum. Benim hayallerimi çaldılar.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)