14 Ağustos 2009 Cuma

Yassak Arkadaşım

yazdığım vakit motivasyondan kastım "cathene" değildi.
Sen rakibinin döktüğü teri hiçe say, rakip taraftarı seri boyunca tahrik et, kazanmak için "cathene" dahil her yolu dene...Sonra dayak yiyince bunlar spora yakışmıyor diye yavuz hırsızlık tasla.
"Cathene" yakışıyor mu arkadaşım sporcuya?..

13 Ağustos 2009 Perşembe

Ne Deftermiş Be

Ardında okul, hastane, çeşme gibi eserler bırakanların amel defterlerinin kıyamete dek kapanmadığı ve sevap hanelerinin arttığına dair bir şeyler kalmış hafızamda...
Uruguaylı gayrı müslim kardeş Lugano ne hayırlı bir insanmış ki biz kapatamadık bir türlü defterini. Az önce "lugano defteri" diye arattım google'da 1760 tane haber çıktı.

10 Ağustos 2009 Pazartesi

For A Few More Dollars

Denizlili taraftarlar 2005-06 sezonun son maçına göndermede bulunmadan edememişlerdi karşılarında Daum'u görünce. Ama ihmal ettikleri bir hadise vardı. O sezon bu dramı yaşayıpta bu maçta psikolojik baskıyı üzerlerinde hissetmesi muhtemel futbolculardan ikisi Beşitaş'ta biri Chelsea'de oynarken, bir başkası mor formayla futbol oynamaya devam etmekte. En parlaklarından iki tanesi ecnebi liglerinde küme düşme hüznünü kariyerlerine eklemekle meşgulken bir diğeri Trabzonspor formasıyla sağdan bindirmeye devam ediyordu. Futbolu bırakanlar ve bırakmak zorunda kalanları da hesap edince o günden bugüne köprünün altından ne kadar çok su aktığı orta çıkıyor. Kaptan Alex, Önder Turacı ve dönemin yedek kalecisi Volkan dışında yepyeni isimlerle Denizlispor karşısına çıkan Fenerbahçe, 2. gol için yakaladığı fırsatları daha erken değerlendirebilseydi eğer elini kolunu sallayarak çıkacaktı sözde cehennemden. İşin ilginç başka bir boyutu ise Denizli taraftarının Fenerbahçe'yi 90 dk izlemekle yetinememe gerçeği. Bazen konfeti yardımıyla, kimi zaman ise lambalarla oynayarak futbol keyiflerini uzatabilmek için ellerinden geleni ardına koymuyor Ege'nin güzel insanları. 2006 sezonunda genelde 105 dk diye bahsedilen ama benim hatırladığım ilk yarısının da 7-8 dk uzadığı ve toplamda sahada geçirilen zamanın 120 dakikayı aştığı gösteriden sonra, malum elektrik kesintisinden ötürü bu sefer maçın süresi 132 dakikayı buldu.
Geçenlerde Sergio Leone'nin başlıktaki efsane filmini , güzel film tamam ama 132 dk'da çok uzun diye söylenerek izleyen bendeniz büyük konuşmamak gerektiğini bir kez daha tecrübe ettim. İnsan evladına bu yaz sıcağında Fenerbahçe-Denizli maçıyla bu kadar eziyet etmek nedir arkadaşım.


PS: Geçen sezon Kocaeli'nin çıkışında büyük pay sahibi olan Erhan Altın'ın Murat Hacıoğlu'nu sol bek diye takıma koyduğunu görünce maçın başında gitti sonuçla ilgili endişelerim. Küme düşmeye aday ekiplerde sol açık, ikinci lig takımlarında ise forvet olarak oynayabilecek Hacıoğlu'nun Denizlispor'un sezon içindeki en zor maçlarından birinde sol bek olarak oynamasının izahatını ben 90 dakika (pardon 132 dk) düşündüm de işin içinden çıkamadım...

8 Ağustos 2009 Cumartesi

A Milli Turacı


Fatih Terim'in milli takımlar teknik direktörlüğü kariyerindeki (Vedat İnceefe dahil!) en isabetli tercihlerinden biri olmuş Önder Turacı.

Ersun Hoca tarafından henüz Fenerbahçe'ye transfer olmadan A milli takıma çağırılan Önder Turacı; 2 Kore 1 Belarus maçında oynadıktan sonra daha önce Belçika A Milli Takımı'nda oynamamasına rağmen 21 yaşından önce Türkiye'de oynama kararını FIFA'ya bildirmediği için ay-yıldızlı formayı giymesi engellendi. Belçika'dan gelen teklifleri geri çevirip sabırla bekleyen Önder Turacı sonunda muradına erdi. Fifa'nın çift pasaport taşıyan oyuncularla ilgili kuralı değiştirmesiyle Turacı'nın önü açıldı.

Hiç abartmıyorum beni çağırsalar milli takıma bu kadar sevinirdim heralde...

6 Ağustos 2009 Perşembe

15 $'a Düz Koşu

Cuma'yı Cumartesi'ye bağlayan gece Real Madrid Amerika turnesi kapsamında MLS ekiplerinden Toronto ile karşılaşacak. Sporu nakte dönüştürmek konusunda emsalsiz olan Amerikalılar Real Madrid'in maçtan bir gün önce yapacağı idmanı seyirciye açmış. 15 dolar verip de idman izlemeye kaç kişi gidecek bakalım...

(C.tesi) Toronto 02:30 Real Madrid (Trt 1)

4 Ağustos 2009 Salı

Bir Soru

Şu resim aylardır arşivimde. Futbolcuyu çocuk gibi azarlayan hakemlerin ibret alması için ne zamandır bir posta konu edeceğim ancak hakemin ismini bilmediğimden bir türlü yazamamıştım. Filip Deams, Burhan ve Baki Mercimek'in kış aylarında karşılıklıklı oynadığı tüm maçları taramama karşın ben sonuca ulaşamadım.
Belki bilen vardır aranızda bu sevecen hakemin ismini?..

Obafemi Martins

4 sezon Inter, 3 sezon Newcastle United ve şimdi son Bundesliga şampiyonu Wolfsburg ile yapılan 4 senelik sözleşme... Henüz 25 yaşında ve ilginç bir kariyere sahip şimdiden Obafemi Martins. Son 4 senelik imzasını La Liga'dan bir ekibe atar ise Nijeryalı oyuncu, Avrupa'da oynamadığı kalbur üstü lig kalmayacak bu gidişle.
PS: wikipedia'nın yalancısıyım. Adam her iki takımlada 88'şer maça çıkıp,28'er gol kaydetmiş. İstikrar dedikleri bu olsa gerek.

3 Ağustos 2009 Pazartesi

Son Yolculuk

Başta benim biricik kuzum olmak üzere evdeki hatun kişiler kazan kaldırmaya başlamıştı son aylarda. Fb Tv, NtvSpor ve belgesel kanalları harici televizyon kanallarının varlığını inkar eden tavrımız ve tv kumandaları üzerinde ki mutlak hakimiyetimiz onlar için çekilmez hale getirmişti sihirli kutuyu.

Brezilyalılar'ın transferi açıklandığı akşam, manasız FbTv alışkanlığımızın karşılığını aldık. Oyuncuların golleri dönmeye başladığı vakit, bütün evi susturdu. Ulu Camii'den yayınlanan mevlit kandilini izlercesine sessizce izledik hepberaber. Son aylarda iyiden iyiye azalan sesi, Fenerbahçesin'den aldığı moralle gürleşti ve "Çok iş yapar bunlar, hem gençlerde. Satar para bile kazanırız. Di mi?.." dedi.

Evet baba, çok iyi topçular dedim. Onay bekleyen gözlerinin içine bakıp da hayır demenin mümkünatı vardı sanki...

Perşembe'yi Cuma'ya bağlayan gece dağlar kadar sabır gerektiren sürecin başlangıcı oldu bizim için. Maaile hastanenin önünde yükselen ateşin düşmesi için dua ederken, günler geçtikçe bizim içimize düşen ateş alevlendikçe alevlendi. Cumartesi akşamı Fenerbahçe-Bolu maçını hastanenin karşısındaki dükkanda izlerken, kayınbiradere "Abi Honved maçını da burda izleriz artık Perşembe akşamı..." dedim... İçim buruldu ve toplamak için ".... inşallah o güne kadar çıkar babam hastaneden..." derken, abim "Daha uzun zaman burdayız." dedi uzun bir of çektikten sonra.

Perşembe akşamı babam çıktı gerçekten hastaneden. Abimin dediği gibi bizi haftalarca bekletmedi hastane kapılarında. Kıyamadı belki de başta kızına sonra bizlere. Guiza golleri atarken Macar kalesine; o beyazlar içinde, en metanetlimiz bile göz yaşlarına boğulmuş yollara düştük bir kez daha. Teşbihsiz son yolculuktu bu yaptığımız.

Kara kızın bana emanet, Fenerbahçen milyonlara. Rahat uyu...

29 Temmuz 2009 Çarşamba

Reklamın İyisi Kötüsü Olmaz

Ecnebilerin "Any publicity is good publicity" dedikleri mevzunun güzel dilimizde yer bulmuş halidir bu morluk. Ezeli rakip için ise sidik yarıştırayım derken, işemek için yanlış duvar seçip üzerine sıçratma hadisesi.
Kaş yapayım derken göz çıkartıp, adı mor kendisi lila formayı kolleksiyona dahil eden tasarımcıları ve buna olur diyen yetkilileri tebrik ediyorum. Önümüzdeki sezon için ise yeni çıkacak "pembe" formayı 4 gözle bekliyorum. Kalamış'ta kaptan Arda sahneye pembe formasıyla çıkarken hele bu türkü çalarsa yok satar...

İnce giyerim ince,
Pembe yakışır gence.
İnsan bir hoş oluyor,
Sevdiğini görünce.

26 Temmuz 2009 Pazar

Celtic Yeni Sezon Formaları


Sadece deplasman formalarının resmini posta ekledim. İç saha formasında sürpriz yok. Enine çubuklu yeşil-beyaz forma Celtic Park'ın çimlerinde bayrak misali mevcudiyetini koruyor.
Aynı formanın neden iki resmini koyduğumun cevabı ise birinde sponsorun olup diğerin de olmaması. Son dönemlerde şortların kıçı hariç her santimetre kareyi nakte dönüştürür oldu bizim asırlık takımlarımızda. Damalı eşek misali heryeri farklı reklamlar dolu bu formalar beni şahsen rahatsız ediyor. Benim gibi düşünenler için olsa gerek Celtic kulübü, forma satın alacak taraftarın tercihine bırakmış bu durumu. Darısı bizim başımıza...
Edit: Yararlı bir yorumla haberi güncelleyelim...
"...Bildiğim kadarıyla kumar, içki, bahis firmalarının reklamlarını taşıyan takımlar bazı ülkelerde (Fenerbahçe-Sevilla maçını hatırla) o tip reklamlar yasak olduğundan sponsorsuz formalarda giyiyorlar. O formaların sponsorsuz olmasının bir nedeni de bu..."