25 Ağustos 2009 Salı

3. Hafta

Futbolu bildiğini düşündüğüm bir çok insan yaptıkları yorumlarla hayal kırıklığı listesine isimlerini ekliyor her geçen gün...

Türk futbolunda aktif meslek hayatını sürdüren hocalar arasında anti-futbol üzerine sistemini kuran 3 teknik direktör say deseler bir an bile tereddüt etmeden listenin başına yazacağım Ziya Doğan, ilk 2 hafta sonunda aldığı başarılı saha sonuçlarından ötürü ülke futbolunun en saygıdeğer hocalarından biri oluverdi.

Tekme atmanın adının adam adama markaj veya "son senelerde görülen en etkili pres" olarak taçlandırıldığı maçta Diyarbakırspor 30'a yakın faul yaptı. Fenerbahçe'nin yaptıklarıyla beraber 45'i bulan faullerin ardından çıkan sarı kart adeti 7. Dört tanesi Fenerbahçe için üç tanesi ise ev sahibi için çıktı yakışıklı hakemin cebinden. Ancak işin ilginç tarafı bu 7 karttan sadece 2 tanesinin sebebi rakibe yapılan faul idi. Geri kalanı hakemin kararlarına yapılan itirazlardan sonra çıktı. Oyun kurallarında ihtar verilecek haller arasında bir oyuncu "oyun kurallarını devamlı ihlal ederse" sarı kart gösterilir der. Yukardaki fotoğraf karesinda yaptığı faullerden bir tanesi görünen Erdal Güneş, oyunda kaldığı bir saat boyunca benim saydığım 8 tane faul yaptı ve maçı kart görmeden tamamladı. Bu kadar üzerinde durduğum bu sistemli tekme atma hadisesi ve maçın hakeminin bu duruma çanak tutması oyunun ilk yarısının özetiydi.
Rakibin sert oyunu ve hakemin manasız tutumu karşısında oyundan düşen Fenerbahçeli oyuncular bu sezon en iyi yaptıkları pas oyununu ilk yarı sadece bir kez gerçekleştirerek sezonun en güzel gollerinden birini henüz 3. haftada atınca kendilerine geldiler. Rakibin ilk yarı attığı tekmelerden yorgun düşmesinin de yardımıyla bulunan onca pozisyondan sadece 2 tanesini değerlendiren Fenerbahçe 3. haftada 2. deplasman galibiyetiyle senelerdir yaşadığı dış saha korkusundan sanki sıyrıldı.

Diyarbakırspor 1-3 Fenerbahçe

Amed Aslanlarına Selam Olsun

15 Ağustos 1984...
PKK Eruh ve Şemdinli'yi basmış. Dönemin başbakanı Özal (soyunu sopunu boşverin) :
“Birkaç çapulcu eşkıyanın işi!” demiş ve sıyrılmış işin içinden.
Bu ilk silahlı saldırının üzerinden 25 sene geçmiş ve ülke topraklarında şehit gömülmeyen köy mezarlığı kalmamış. Evlatlarını yitiren anaların gözlerinden süzülen yaşlar deryaları doldurmuş ve biz hala açılımdan bahsediyoruz. Mazlumun kim, zalimin kim olduğunu tartışıp duruyor ülkenin sözde aydınları...
...
-15 Mayıs 2001...

İkinci lig yükselme grubunda şampiyonluk mücadelesi veren iki ekibin karşılaşmasında futbol ve terör nasıl aynı gazete sayfasına dahil olabilir öğrenmiş olduk.
Diyarbakır-Altay maçı öncesi yaşanan utanç verici olaylar ve bir yığın çirkinlik, Türk Futbol Tarihi’ne kara leke olarak geçti.
Yerel basına hiç dokunmayan ve kendini stat yöneticisi olarak tanıtan bir görevlinin, İstanbul ve İzmir’den gelen tüm gazetecileri makinalarıyla bir odaya kilitlemesi ise bardağı taşırdı. Altay’ın stada girişi uzun süre engellenirken, elektrikler kesik diyerek, "Şimdi jenaratörü çalıştıracağız" bahanesiyle konuk takımın soyunma odasına zehirli gaz sıkılması herkesi şaşkına çevirdi.
Yoğun dumandan kurtulmak için kendilerini sahaya atan Altaylı futbolcuları bu kez başka bir sürpriz karşıladı. Siyah - Beyazlı futbolculara tribünlerden bir yığın patlayıcı madde yağdı. Görüntü almaya çalışan TRT kamerasının önünde ise nöbetçi topluluk (!) sürekli engel yaratırken, bir ara kameranın üzerine Diyarbakırspor bayrağının örtüldüğü gözlendi. Birçok Altaylı futbolcu kafalarına isabet eden yabancı cisimler sonucu yaralandı.

-31 Mayıs 2003...
2003 sezonun son haftası Bursaspor, Altay ve Elazığspor küme düşen son takım olmamak için ellerinden geleni yaparken, Diyarbakırspor alenen şike yaptı ve Elazığspor ligde kalırken Altay ikinci lige düştü ve hala geri çıkamadı.
Elağzıspor, Diyarbakır'ı deplasmanda 2 - 1 yendi, Süper Lig'de kalarak taraftarını sevindirdi. Bordo - Beyazlılar, ilk yarıda 31. dakikada Da Silva, 39'da Erhan ve 40'ta Mezsaros ile gole yaklaştı ancak başarılı olamadı. Golsüz biten devrenin ardından Elazığspor'un beklediği gol 63'te Eren'den geldi. İki dakika sonra bu kez Da Silva, skoru 0 - 2 yapıp takımını rahatlattı. 74'te Murat Hacıoğlu karşılaşmanın skorunu belirledi: 1-2.

-26 Şubat 2006...
Terör bir kez daha futbol sahasında.
Diyarbakır-Konya maçının 87. dakikasında taraftarlar sahaya girdi. Bu grubun futbolculara saldırması üzerine polis havaya ateş açarken, hakem Kuddusi Müftüoğlu karşılaşmayı tatil etti

-24 Ağustos 2009...
Diyarbakırspor taraftarı karşılaşma boyunca zemine yabancı madde yağdırırken, ikinci yarıda bir kişi elini, kolunu sallayarak sahaya daldı.
Maç sonrası stat dışında büyük arbede çıktı. Diyarbakır taraftarı, emniyet güçlerine taş yağdırdı.

Bu ülke bütün iyi niyetiyle, sporun birleştiriciliğine de güvenerek Diyarbakırspor'un bugüne dek ortaya koyduğu onca çirkinliği görmezden geldi gelmesine ancak Diyarbakır şehri bir arpa boyu yol kat edebildi mi acaba?

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Nasıl Bilirdiniz?...


Ruhi Sarıalp'ten Günümüze Her Daim Fener

Benim yaşıtım Fenerbahçelilerin ilk aşkı Şeytan Rıdvan'dır. Hızla giderken topa basıp Rambo Yusuf'u bakkala gönderdiği vakit içimizin yağları erir, Yusuf'un asabı bozulupta Rıdvan'ın omzunu çıkaracak kadar çektiğinde içimiz acır, parçalı forma sahibi kasabın hatrını ağız dolusu sorar idik.
Fenerbahçe aşkının futboldan ibaret olmadığı ve Türkiye'nin en büyük spor kulübü olduğu gerçeğini öğrendiğim 90'lı yılların başında tanıştığım isimlerden biri ise Ruhi Sarıalp'dır. Rahmetli Sarıalp 1948 Londra Olimpiyatlarında Türkiye'nin atletizmde kazandığı ilk ve 2004 Atina'da bir başka Fenerbahçeli sporcu Eşref Apak'ın bronzuna dek tek madalyasını boynuna geçiren atletdir ve tabiki Fenerbahçelidir.
Usain Bolt tufanının devam ettiği dünya şampiyonasının son gününde uzun atlama finalinde bir Fenerbahçeli sporcu mücadele edecekti. Rahmetli Kenan Onuk ve Cüneyt Koryürek'den sonra ülkede atletizm uzmanlığı da Uluçlardan ufağına kalmışken insanın spordan soğuyası gelsede önce Fener sonra spor sevgisi ekranın karşısına sabitledi Pazar akşamüstü bendenizi. Yarı finaldeki derecesinden daha iyi, kendisine ait Türkiye rekorundan daha kötü bir dereceyle 6,80 m atlayarak göndere son günde olsa bayrağı çektiren Karin Melis Mey turnuvayı madalyasız kapatmamıza engel oldu.

21 Ağustos 2009 Cuma

20 Ağustos 2009 Perşembe

Kıraat Edin Dostlar

Bizi takip edenler bilirler, kimi zaman İslam Baba'dan yardım alırız. Bazen o anın gündemine yıllar öncesinden bakan kalemiyle, bazen sadece hoşumuza giden bir yazısıyla sahiplenir naçizane günlüğümüzü. Milliyet gazetesi internet arşivinin uzanabildiği kadarına ordan, bazen kesip sakladığımız sararmış gazete yapraklarından ama çoğu zaman Barış Karacasu, Kıvanç Koçak ' ın muhteşem İslam Çupi yazıları derlemesi Futbolun Ölümü'nden faydalandık bugüne dek.
Seçme yazıların 2.si olan "Olaylar, Sağbekin Lahana Dolmasını Yemesiyle Başladı"yı edinme özlemimizi uzun uğraşlar sonucunda yakın zamanda giderdik. Bugün elime alıpta yazarların sunuş yazısıyla kitaba başladığım vakit şevki kırılan iki genç insanın samimi duygularıyla karşılaştım.
"Gelelim şevkimizin neden kırıldığı meselesini açmaya. İslam Çupi'nin spor yazarlığının "başka" olduğunu söyleyen, onun yazılarının tadı damağına yapışmış kalmış bir sürü okuru olduğunu biliyoruz. Ve fakat ilk kitap birinci baskıdan ötesini göremedi! 1000 yani! Ötesini göremediğine göre o kadar bile değil aslında..."
Kitabın arka kapağında ise "İletişim Yayınları, Futbol Kitapları dizisinde, üstadın seçme yazılarını üç kitap halinde yayımlıyor." cümlesi mevcut. İlk kitap gibi (2002) 2. kitapta (2004) birinci baskıyı aşamadığından olsa gerek bahsi geçen üçüncü kitaptan 2009 biterken hala eser yok.
Spor yazarlığını saygın bir meslek haline getiren adamı, Arnavut prensini, sporun Balzac'ını okuyun. Okuyun arkadaşlar...
PS: Serinin 2. kitabı "Olaylar, Sağbekin Lahana Dolmasını Yemesiyle Başladı" idefix'te sadece 4 TL.

" Pazar'ın Ertesi" # 15

1945'lerde Ortaköy ihzariyesinde okurken, bir gün tuvalethanede elimdeki bir dergi ile Sabri Mahir Bey'e yakalanmıştım. Hatırlıyorum aramızda aynen şu konuşma geçmişti...
- Ne o elindeki?
- Dergi hocam...
- Ne dergisi?
- Sarı-Lacivert dergisi...
- Sen komünist misin?
- ??!!!
- Evet evet sen komünistsin. Çünkü Galatasaray limanında dolaşıyorsun, Fenerbahçe bandırası taşıyorsun. Bir tek Rus gemileri Boğaz'dan geçerken göndere Türk bayrağı çekmezler...

22 Aralık 1981 ( 500 Yıl ve Galatasaray Üzerine Düşünceler )

PS: İslam Çupi, Vefa Lisesi mezunudur ancak bir dönem Galatasaray Lisesi'nde okumuştur.

19 Ağustos 2009 Çarşamba

TBL 2009-2010 Fikstürü

Beko Basketbol Ligi fikstürü belirlenmiş. İlk 5 maçını seyircisiz oynayacak Fenerbahçe taraftarının karşısına Beşiktaş maçıyla çıkacak.

MKE Ankaragücü

Ankaragücü'ne oldum olası sempati duyarım. İlk başlarda kendime sebep olarak renktaş olmasını seçsemde, İzmir'in siyah beyazlı ekibi Altay'a karşıda benzer hissiyatta olduğumu farkedince ortada elle tutulur bir sebep kalmadı. Sevgiden bahsederken sebep aramaya ne hacet...
Gelelim asıl mevzumuza. Sezon öncesi yapılan görüşmelerin ligler başladıktan sonra neticelenmesi ve Melih Gökçek'in takımı Ankaraspor ile Ankaragücünün birleşmesi neresinden bakarsanız bakın geç kalmış bir hamle olmasına karşın; Ankaragücü'nün, ismine nazire yaparcasına başkentin en güçlü ekibi olma ihtimali beni mutlu eder. Ancak hem Ankaraspor'un bu kararla beraber daha ligin 2. haftasında düşen takımlar arasına ismini yazdırmış olması hem de sezon sonuna kadar oynayacağı her maçta maçın skoru ne olursa olsun şaibe altında kalması gündemi oldukça meşgul edecektir.
Bunların yanı sıra üzüldüğüm bir başka nokta ise; ligler başlamadan iki ekibin birleşmesi ve Ankaraspor'un ligden çekilmesi halinde İzmir'in güzel takımı Altay'ın Kasımpaşa karşısında playoff'da kaybettiği 1. lig biletine sürpriz bir şekilde kavuşma ihtimali varken bir taşla iki kuşun vurulamaması oldu.

17 Ağustos 2009 Pazartesi

Naptın Rambo

Hadi Rambo Okan aklıevvel, 5 numaraya o bantı takanlara ne demeli...

Fenerbahçe 3-0 Sivasspor